Türkiye insan hakları konusunda geçmişine bakmalı

8 mins read
Türkiye insan hakları konusunda geçmişine bakmalı

Türkiye insan hakları konusunda geçmişine bakmalı

Türkiye insan hakları konusunda geçmişine bakmalı
Yaşar Yakış

Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu Cuma günü Türkiye’ye karşı bir “ihlal davası” başlatmaya karar verdi. Bu ülkeyi özellikle Batı’da daha da yabancılaştıracak bir adım.

Avrupa Konseyi kurucu üyesi Türkiye, 1990’lı yıllarda daha hafif bir yaptırım olan “izleme prosedürüne” tabi tutulmuştu. Bu prosedür, Türkiye’de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi‘nin ülkenin demokrasi ve insan hakları standartlarını iyileştirmeye yönelik samimi çabaları sayesinde 2004 yılında kaldırıldı.

Ancak, Nisan 2017’de Türkiye, insan hakları sicilindeki ciddi bozulma nedeniyle bir kez daha izleme sürecine tabi tutulmuştur. Böylece izleme sürecinden serbest bırakılan, ancak daha sonraki bir tarihte izleme sürecine tekrar giren tek ülke oldu. Bu durum Türkiye’nin bu alanda ne yazık ki istikrarlı standartları koruyamadığını göstermektedir. Şimdi üçüncü kez disiplin cezalarıyla karşı karşıya ama bu sefer daha sert bir şekilde.

Konseyin son davasını başlatmasına neden olan şey, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin Türk işadamı ve hayırsever Osman Kavala hakkında verdiği karara kasıtlı olarak uymamasıdır. İstanbul’da bir merkez parkta ağaçların kesilmesine karşı spontane bir protesto olarak patlak veren ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın, hükümeti devirme girişimi olarak algıladığı 2013 Gezi Parkı olaylarının organizatörü ve finansörü olduğu iddiasıyla Ekim 2017’de tutuklandı.

Kavala aleyhindeki mahkeme sürecinin her aşaması bir adalet gülünçlüğü gibi görünüyor. Altıncı ve son duruşma 18 Şubat 2020’de görüldü ve Osman Kavala beraat etti, ancak daha sonra mahkeme salonunu terk etmeden önce bu kez üç farklı suçlamayla; “Meclis’in görevini yapmasını engellemek” ve “Türk hükümetinin görevini yapmasını engellemek ve onu yürürlükten kaldırmak.” yeniden tutuklandı.

Cumhuriyet savcısı tedbir kararında Kavala için üç ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis cezası önerdi. Bu kadar ciddi suçlamalar için bir tedbir kararının hazırlanması, yıllarca olmasa da aylarca sürüyor, fakat Kavala’nın beraat ettiği sırada bunun kamuya açıklanması, son anda aceleyle hazırlanmış olma ihtimalini artırıyor.

Avrupa Konseyi Bakanlar kurulu, Türkiye’yi Kavala’nın 2 Aralık’a kadar serbest bırakılmaması halinde ihlal davasını başlatacağı konusunda uyarmıştı. Şimdi bu uygulamayı harekete geçiriyor.

Türkiye’nin cevabı için son tarih 26 Kasım’dı. Mahkemenin Kavala’yı serbest bırakacağı yönünde yaygın bir beklenti vardı. Ancak savcının talebi üzerine mahkeme, -hakimlerden biri tüm delillerin toplandığını, bunları bozma ihtimalinin olmadığını ve bu nedenle serbest bırakılması gerektiğini söyleyerek karşı çıkmasına rağmen- savcının talebi üzerine serbest bırakılmasını reddetti. .

Şu anda konseyin ihlal davası başlatıldı. Türk Dışişleri Bakanlığı, “Avrupa Konseyi’ni bağımsız yargıya müdahale anlamına gelecek yeni adımlardan kaçınmaya” davet eden bir açıklama yaptı. Ankara şimdiye kadar Kavala’nın önceki davasının sonuçlandığını, usulüne uygun olarak beraat ettiğini ve şimdi tamamen yeni bir davada yargılandığını savundu. Açıklamada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının neden uygulanmadığı konusunda sessiz kalındı. Bu, gerçeği gizlemenin karmaşıklaştırılması yönteminden başka bir şey değildir.

Avrupa Konseyi, demokrasi ve insan hakları alanlarında düşük standartlara sahip ülkeler de dahil olmak üzere 47 üyeye sahiptir. Ankara muhtemelen kendisini utandıracak herhangi bir kararı engellemek için üye ülkelerin en az üçte birinin (16 oy) desteğini almaya çalışacak.
Konsey, Eylül 2022’deki toplantısında Türkiye aleyhine açılan davaya ilişkin sonraki adımları değerlendirecek. Dört olası sonuç var: Eylemsizlik, izleme prosedürü, Türkiye’nin meclisin Parlamenter Meclisi’ndeki oy hakkının askıya alınması ve meclisten ihraç.

Türkiye sınır dışı edilirse, bu önemli Avrupa kurumundan atılan ilk ülke olacaktır. Aynı zamanda Türkiye’nin Doğu ile Batı arasındaki güç dengesindeki yerinde de büyük bir kaymaya neden olacaktır. Türkiye’deki mevcut hükümet, bu durumda meclisin ne yaptığıyla pek ilgilenmediği izlenimini veriyor.

Ankara kapıyı çarpabilir ama bunun bedeli ağır olacaktır. Bu nedenle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin yargı yetkisini aşmanın hileli yollarını bir kenara bırakıp, Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nin izleme prosedürünü kaldırdığı 2004 yılındaki konumuna geri götürmek daha iyi olacaktır.

Kaynak Link

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.