/

Pis Roman: Hayrullah’ın Manifestosu ve Sümeyye’nin Ruhu-24

7 mins read

“Arkadaşlar! Yeryüzünde edebi, siyasi, dini ve felsefi hiçbir metin yok ki yazarları, bir karakter, bir insan tasavvuru yaratmış olmasın. Her inanç ve düşünce; insanı, onun karakteristik özelliklerini tasvir etmeden kendini konumlandıramaz. Bunun en temel nedeni; bütün inançlar, düşünceler, insanla anlam kazanır. İnsanın yaşamını ve yeryüzü macerasını sorgulaması, bu sorgulama ile beraber yaşamına yön vermesi, sosyal hayatını düzenlemesi, oradan bir kültür ve o kültürden bir medeniyet çıkarması yani bütün bunlar, insanın anlam dediğimiz şeyi ortaya çıkarmasıyla mümkün olur. İnsan tanımlanmazsa bunların hiçbir anlamı olmaz. Anlam dediğimiz şey nihayetinde insanı tanımlamaktır. Onun bir karakter olarak ortaya çıkmasını sağlamaktır.

Şöyle bir dönüp bakalım! Semavi dinlerin ilk kahramanı; cennetten kovularak yeryüzüne indirilmiş olan Adem’dir ve tek amacı tekrardan cennete gitmektir. Fakat bununla beraber yeryüzünde Tanrı’nın halifesi olarak yaşar. Cennete gitmesinin yolu da ona emanet edilen bu görevi hakkıyla yerine getirip, yeryüzünü imar etmesidir. Demek ki Tanrı’dan hareketle tanımlanan insan; Tanrı’yı ne kadar güzel kavramlaştırabilirse o kadar güzel işler yapar. Zira bir halife olarak onun takipçisidir, onu tanımlayıp anlatandır yeryüzünde. Öyleyse “Tanrı nedir? Nasıl bir varlıktır?” sorularının da cevabını vermelidir. Bu nedenle semavi dinlerin kahramanları, özne oluşlarını ve kendilerine çizilen karakteri; Tanrı’nın hem özne hem de nesne olmasında bulur. Tanrı onları yaratandır fakat onlar Tanrı’yı kendi türünden olanlara anlatanlardır. Yaratılan olarak nesne iken tanımlayan olarak öznedirler. Biz de bir anlamda öyle değil miyiz bu romanda(?) Belki de bizim yazarımız da bunu yapmaya çalışıyor. Belki de çalışmıyor! O vakit başka bir bakışla bakmamız gereklidir…

Ya da Buda’nın yolunu mu izliyor? Ona göre insan kırılgan bir varlıktır ve acılar içindedir. Kendini bu acıdan ve kırılganlıktan kurtarmanın yolunu bulmalıdır ki huzur ve güvene kavuşabilsin. Bunun yolu arzularından ve dünyaya bağlayan duygulardan kurtulmasıdır. İçsel dönüşümünü sağlamalıdır. Böylece bütün bu acılardan ve kırılganlıktan kurtulabilir. Buda’nın insanın karakteri, karmik döngüden (samsara) kurtulmayı ve Nirvana’ya ulaşmayı hedefleyen bir yol içindedir. Acaba içinde bulunduğumuz roman dünyasının hangi kahramanı bunu temsil ediyor, diye de sormamız gerekmez mi? Zira Buda’nın bir Adem’i yok ki bu o işte diyelim…

Ya da acaba Platon gibi bir insan karakteri mi geliştirmek istiyor? Ruh ve beden olarak ikiye ayrılmış bir varlık… Beden, duyusal dünyaya aittir ve sürekli değişim içindedir. Ruh ise ölümsüz ve değişmeyen bir özdür. Platon; insanın amacını, bu dünya ile bağlantılı olmasına rağmen idealar dünyasına ulaşmaya çalışmak olarak tanımlar.

Acaba yazarımız bir hümanist mi? Dini düşünceyi dogma olarak gören, ona karşı koyan; bir insan, bir kahraman mı ortaya koymaya çalışıyor? Entelektüel ve estetik yönü gelişmiş bir kahraman! İçimizdeki kim, bilmiyorum. 

Yahut sanayi devriminin en büyük düşünürlerinden Karl Marks’ın sınıflardan oluşan bir dünya düzeninde, emekçi sınıfın bir kahramanını mı yaratmak istemektedir? İçerisinde bulunduğumuz bu roman dünyası bizi hangi insan, hangi karakterle tanımlamaktadır? Biz kimiz arkadaşlar! Neye inanıyoruz ve ne için varız, ne için yaşıyoruz? Bizi yaratan yazar bizden ne istemektedir? Sümeyye’nin bana açtığı bu hakikat yolunun nihayeti neresidir? Sümeyye bizim kurtarıcımızdır, rehberimizdir! Beni bu uykudan uyandıran, bir roman kahramanı olduğumu söyleyen insan, bizim yolumuzun aydınlatıcısı olarak karşımızda durmaktadır. Evet kesinlikle öyle! Çünkü o hayal dünyasından bize seslenmekte. Kimse onu engellemiyor. Ne bir roman kahramanı ne de bu düzeni kuran roman yazarları. Sadece Sümeyye yazara -hatta yazarlara- baş kaldırıyor. Bizi kendilerinin istedikleri gibi yaşatıp öldüremeyeceklerini, istedikleri şeye inanmaya zorlayamayacaklarını anlatıyor. Gelin Sümeyye’nin yolunu takip edelim! O yüce ruha teslim olalım! Hayrullah.”

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2381 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2381): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2141): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2381