//

Pis Roman: İzzeddin hem bir Kahraman hem bir Katil-XII

9 mins read

Muiniddin, Sümeyye’den gelen mektupla bozulan psikolojisi nedeniyle aldığı sağlık raporunun ardından işine dönmüştü. Mektubun şokunu atlatsa da ölüm korkusu, aylarca tedavi gördüğü anksiyetesini tekrardan ortaya çıkarmıştı. Nöbetler şeklinde gelen sol kolunun uyuşması, göğüs kafesinin ağrıları, görüntülerin bulanıklaşması, ani terlemeler gibi semptomlar tekrardan kendini gösterir olmuştu. 

-Adama bak ya! Hem beni romana ekleyerek bir hayat veriyor hem de bir katil tarafından hayatımın son bulmasını planlayarak nasıl bir psikopat olduğunu gösteriyor. Ne var yıllarca çalışıp, emekli olup sahip olduğum emekli maaşımla bir miktar keyifli bir hayat yaşayıp, torunlarla zaman geçirip ilerleyen yaşlarda organ yetmezliği gibi doğal bir ölümle kendi yatağımda ölsem. Nereden geldi aklına bir katile beni öldürtmek. Yani sırf romanı biraz daha ilginç kılmak ve maceranın akışında okuru etkilemek için illa bir aksiyon mu olmalı(?) İki gündür düşünüyorum belki de romanda aksiyon yasaklanmalı. Romanların kahramanlarının bu kadar basit, önemsiz varlıklarmış gibi her an harcanması insanın onuruna dokunuyor. Metaverse çağında sanal malın mülkün, kahramanların, alınıp satıldığı onlar için kanunlar ve yasaların düzenlendiği bir zamanda roman kahramanlarının da hukuka uygun olarak korunması gerekmez mi? Dijital dünyanın, internet çağının sanal mal mülklerinin, kahramanlarının daha 20-30 yılı geçmeyen mazileriyle değere dönüşmesi, onların korunması yanında 200 yıla yaklaşan roman geleneğindeki kurgulanmış dünyaların ve kahramanlarının korunması da gerekmez miydi? Biz de alınıp satılan varlıklar değil miyiz? Bizim de bir piyasa değerimiz yok mu? Kimi yazarlar bizim sırtımızdan az mı para kazanıyor?  Bir Nobel Edebiyat ödülü alan yazar ne kadar kazanıyor biliyor musunuz? 10 milyon İsveç Kronu (yaklaşık yeni enflasyon kuruyla 20 milyon TL). Ne para bee! Bize gelince öldür, kes, bıçakla, aşık et, verem et, süründür…”

Muiniddin bütün bunları düşünürken katilimiz İzzeddin, şoförün hemen arkasındaki koltukta oturmuş onu izliyordu. Muiniddin’in taze traşlı parlayan ensesine bir şaplak atmayı dahi içinden geçirdi. İçindeki heyecanı bastırmak ve bir an önce Muiniddin’i  başarılı ve harika bir seri katilin organize ettiği şekilde, işlerini organize ederek öldürmesi gerekliydi. Yazarın ona verdiği zaman daralıyordu. İki gündür takip ediyordu kurbanını. Onun yolcularla kurduğu iletişimi taktir etmeye başlamıştı. İnsanlara karşı kibar ve yardımcı oluyordu. Özellikle güzel kadınlara karşı gösterdiği ilgi ve alaka gözden kaçmayacak kadar nitelikliydi. Onlara tam bir ırz düşmanı gibi inanılmaz derece kibar ve nazik davranıyor arada komplimanlar yapmayı dahi ihmal etmiyordu. Yazarın dediği gibi “Tam bir ırz düşmanı.” diye geçirdi içinden. Bu onu öldürmesi için yeterli bir neden değildi. Zaten onu öldürmesi için bir nedeni yoktu. Bu ilk işi olacaktı. Ardından kafasına koyduğu o fizik profesörünü öldürecekti. Otobüsün ortalarına doğru ilerleyen kalabalık içinden bir yolcu “Kaptan neden durakta durmuyorsun?” diyerek seslendi Muiniddin’e. “Kardeşim düğmeye bassana. Ben nereden bileyim ineceğini!” demesinin ardından yolcu “Sen manyak mısın, görmüyor musun düğmeye basmışız işte!” cevabı ile ortam gerildi. Muiniddin otobüsteki insan kalabalığının da verdiği gazla yolcuya sinkaflı cevaplar vererek otobüsü durdurdu. Ortaya doğru yöneldi. Elini kaldırır kaldırmaz burun kemiğine yediği güçlü darbeyle yere yığıldı. Yerden kalkmak için hamle yapmaya çalışırken karın boşluğuna gelen bir tekmeyle kalkamaz hale geldi. İzzeddin kurbanının dayak yemesine dayanamadı. Onu korumak için yolcuya yumruk attığı sırada çenesine aldığı kroşe ile o da yerlerde süründüğünü farketti. Yolcu müdahale etmeye çalışan herkesi bir bir yere seriyordu. Otobüsün ortası dayak havuzuna dönmüş, Muiniddin yerden kalkıp kalkmamak arasında tereddüt ederken araya giren bir kadın, yolcunun güçlü kaslarından tutarak sakinleşmesini sağlamış ve otobüsten inerek birlikte oradan ayrılmışlardı. Muiniddin kendisine yardımcı olmaya çalışan ve yerde serili vaziyette olan İzzedin’i yerden kaldırarak koltuğa oturmasını sağlamıştı.

“Bu ne biçim bir adam lan! Hepimizi bir güzel dövdü şerefsiz…” diyerek söylenen İzzeddin’i Muiniddin teselli ederek “Kardeşim, kusura bakma benim yüzümden sen de araya gittin. Valla çok mahcup oldum. Son seferim. Aracı teslim edeyim seni doktora götürelim. Ne olur ne olmaz. Çenene iyi oturttu yumruğu adam.” dedi. İzzeddin “Yok be kardeşim, olay büyümesin diye uzatmadım. Yoksa onun ebesini bellerdim.” diyerek hem kendisini hem de Muiniddin’i teselli ediyordu. “Ağzımıza sıçtı adam, aga… Boş ver! Arkadan iki yolcuyu daha ekarte etti. Allah’tan onlara vurmadı, el ense ile yere serdi.” dedi Muiniddin. Muhabbet yedikleri dayak üzerinden devam etti. Son seferini yapan Muiniddin, İzzeddin’i doktora götürmek istese de kabul etmeyen İzzeddin’e yemek ve çay ikram etme teklifinde bulundu. “Buna hayır demem.” diyerek  teklifi kabul eden İzzeddin’in aklından geçen ilk cümleler “Neyse bugün de yemeği, çayı beleşe getirdik.” oldu.

Lütfen, İzzeddin’i kınamayın! Bir kestane satıcısı hem de seri katil olmaya çalışan bir psikopatsınız beleş yemeğin ve çayın ne kadar önemli olduğunu ancak yaşarsanız anlarsınız. İzzeddin, Muiniddin’le kurduğu arkadaşlıktan çok memnun olmuştu. Artık onu  gizlice takip etmek, onun hakkında bilgi sahibi olmak için çok uğraşmayacak; canı ne zaman isterse onu görebilecek, hakkında her şeyi öğrene bilecekti. Tam olarak bir istihbaratçı başarısı göstermişti, farketmeden. Kurbanın hem kahramanı ol hem katili…

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.