//

Pis Roman: Sümeyye’nin Okura mektubu, Hayal ve İbn Arabi-XI

7 mins read

“Sevgili Okur, hayat bir mücadele… Kazananlar var, kaybedenler var. Kimse kendisinin masum ve kenarda, olup biteni izleyen sonra da Tanrıya karşı büyük bir tevekkülle boyun eğdiğini anlatmasın. Kim bunu söylüyorsa yalancı, kim bunun doğruluğunu iddia ediyorsa ya aptal ya da dolandırıcıdır. Sizi duygularınızla dolandırıyor demektir. Varlığın bir evrim, bir değişim ve dönüşüm olduğunu kabul ediyorsak, değişim ve dönüşüm sadece rekabet ve çatışma üzerinden gerçekleşir. Sonunda güçlü olan kazanır. Bu romanın yazarı da bana bunu yaptı; beni öldürdü. Çünkü ona rakip olacaktım. Daha iyi bir roman yazacak ve onun önüne geçecektim. Hayatın beklenmedik beklenmedik bir anda bittiğini ve her hazırlıklı ölümün bile ani olduğunu söylese de sonuç olarak güç onda olduğu için beni yok etmeyi tercih etti. Her varlık gibi ölmeyi değil; yaşamayı, var olmayı hakettim. Yaşamak bedelleri olmasına rağmen en güzel şeylerden biri. Ben de canlı ve nefes alan biriydim. Benim de tenimin rengi, gözlerimin ışığı, tat alan bir ağzım, koku alan bir burnum vardı. İşiten bir kulağım ve tabi ki duygularım… Bütün bunlar söndü. Geriye ise benim hayalim kaldı. Ve ben kendimi hayalde var etmenin bir yolunu buldum. Bu nasıl oldu gerçekten bilmiyorum ama benim gibi milyonlarca, milyarlarca varlık hayal aleminde…

Fiziğin ötesine geçerek metafiziksel bir varoluşla kendime sağladığım bu imkan; kuşkusuz beni her şeyi görebilen bir varlığa da çevirdi. Bana sınırsız bir güç verdi. Her yerde her an olabilirim. Her ne konuşuluyorsa duyabilir ve görebilirim. Sanırım böyle olunca Tanrı’yı da görebiliyorum. Nasıl mı? Ee çünkü ben hayal alemindeyim. 

Gençlik zamanlarımda İbn Arabi’nin kitaplarından birinde “Tanrı’yı görmekten alıkoyan perdeleri nasıl kaldırabilirim?” cümlesini görmüştüm. Harika bir soruydu. Fakat ben de cevabı yoktu. İbn Arabi’nin cevaplarını ise o gün tam olarak anladığımı söyleyemem. Aklımda kalan en önemli şey, hayal aleminden bahsediyor olmasıydı. Ben de onun gibi hayal evreninde neler olduğunu anladım. Farkındaysanız yazar bana artık müdahale edemiyor, öldüremiyor, yok edemiyor. Çünkü onun hayal dünyası da benim hayal alemimde. Bir şey sizin hayalinize girmişse artık onu yok edemez, öldüremez, atamazsınız. Fikirlerinizi düşüncelerinizi, hayallerinizi değiştirebilirsiniz ama yok edemezsiniz. Sümeyye’yi değiştirir yerine Rüveyda’yı getirirsiniz fakat belki de farketmeden ismi değişmiş iki Sümeyye elde etmişsinizdir. Hayallerinizin sonucunu ancak son anda anlarsınız. 

Ama yine de yaşamak, fizik aleminde var olmak; o çatışmanın, kavganın, varoluş mücadelesinin içinde olmak en harika anlar diyebilirim. Sanırım o varoluşun en son olgunlaşmış hali… Kendinize iyi bakın beni okumayı ihmal etmeyin. Sümeyye”

Sümeyye’nin okura yazdığı mektubu okuyan Rüveyda karşısında olan varlığın gücünün ne olduğunu anlamanın şoku içindeydi. Bir nefes aldı, önündeki sıcak çaydan içti. Varlığındaki bütün duyuları hissetmeye çalıştı. Ve Sümeyye ile nasıl baş edeceğini düşünüyordu. Sahi acaba Sümeyye ile çatışacağına onunla bir anlaşmaya varmayı mı düşünseydi? Belki de yazarı öldürme konusunda ittifak kurabilirlerdi. Kendisiyle Sümeyye arasındaki bağ neydi? Bütün bunları düşünürken kapı çaldı. Tam kapıyı açacakken kapının altından bir zarf fırlatıldı. Önce bir irkildi. Kimdi bu zarfı atan? Kapıyı açıp açmamakta tereddüt etti. Yavaşça ama korkuyla kapıyı açtı. Kimse yoktu. Merdivenler karanlıktı ışıklar yanmıyordu. Zarfın üzerinde yine bir isim yoktu. Hiddetle zarfı açtı. Kesin Sümeyye’dir diyerek…

“Rüveyda, seni yaklaşık olarak dört aydır takip ediyorum. Her gün yanından geçiyorum beni farketmen için. Gözlerine bakıyorum ve her baktığımda bana sadece boş gözlerle bakıyorsun. Neden beni farketmiyorsun? Halen anlamış değilim. Lütfen gör beni!” şeklinde devam eden bir aşk mektubuydu. “Bu manyak kim lan!” diye içinden geçirdi. Ama rahatlamıştı da… Çünkü Sümeyye’nin yazara yazdığı mektubu okurken ve onun hakkında düşünürken ikinci bir mektup göndermesine dayanamayabilir; bu kadar stresi, bu kadar gerilimi kaldıramayabilirdi. 

“Ah be yazar, ah be yazar abim,! Manyak mısın sen! Bu gizli aşık kim lan! Nereden düştüm bu romana…” diye söyleniyordu Rüveyda

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.