//

Pis Roman: Abdulgaffar’ın Doğuşu Aydınlanma Çağı-3

7 mins read

Sabah kalktığımda bilgisayarımın açılmış ve ekranda okumam için yazılmış bir mektup olduğunu gördüm. Kim nasıl yapmıştı bunu? Evdekilerden biri yapmış olabilir miydi?  Ama bilgisayarımın şifresini kimse bilmiyor ki… Kime sorsam? Evde kimse de yok. Hanım, zaten iş yorgunluğuyla dün akşam uzandığı kanepede uyuyakalmış, onu ben yatağa götürmüştüm. Sabah erkenden de gitti. Çocuklar da okuldaydı. Cevabı olmayan sorulardan vazgeçip mektubu okumak için yöneldim.

“Sevgili yazar, Sümeyye ile yaşadığın gerilimi anlıyorum. Fakat yazdıklarından anladığım kadarıyla çok muhafazakar bir dünyanın insanısın ve bunu söylemeden geçemeyeceğim. Yeni bir roman yazma çabasıyla olabildiğince cüretkâr cümleler kuruyorsun, bir yandan kurduğun cümlelerin içinde kaybolmamak için muhafazakâr bir zırh giyiniyorsun. Farkındayım, bu eleştirilerimi kabul etmeyecek bir egosun sen! Hatta bunları okurken suratının aldığı şekli görebiliyorum. Freud gibi modern psikiyatrinin kurucusu olan bir bilim insanından bahsedip Sümeyye’nin ağzından konuşuyorsun; ardından Sümeyye’nin cinsel sorunlarından bahsettiğin satırları okuyoruz. Ve meğer sorun dediğin şeyin eşcinsellik olduğunu anlıyoruz. Gerçekten Freud’a göre eşcinsellik bir sorun mu yoksa senin muhafazakâr kimliğin mi burada öne çıktı ve olayı bambaşka bir yere götürdün.  Zira bildiğim kadarıyla Freud 1903’de, oldukça açık bir biçimde eşcinsel insanların hasta olmadıklarını belirtmiş ve eşcinselliğin bir rahatsızlık olarak sınıflandırılamayacağını söylemişti. Kafam senin hakkında gerçekten karıştı.

Oysa Sümeyye’nin kimliği üzerinden cinsellik ve modern kadın hakkında bir tartışma yapacağını zannederken birden onu öldürmen yok mu(?) Beni tamamen şoke etti. İnanamadım! Nasıl böyle bir cinayeti gerçekleştirdin? Neymiş efendim, çok pornografik cümleler kurarak aslında cinsel psikolojik sorunlarını deşifre ediyormuş. Bu sanırım senin kimliğini inciten bir tutum oldu. Kontrolünden çıktı ve onu öldürmeyi tercih ettin. Her muhafazakâr, bağnaz erkeğin yaptığı gibi “Kontrol edemediğin kadını öldür!” Yaa onu ahlaksızlıkla suçluyorsun. Farkında mısın, sen bir katilsin!

Ayrıca yazmak istediklerin için Sümeyye isminin çok muhafazakâr bir isim olabileceğini sen yazmıştın, sen! Hatırladın mı o cümlelerini. Nasıl kıvıracaksın yazdığın bu kadar cümleden sonra? Bütün bunları göz önüne aldığımızda gerçekten romanında bulunması gereken bir karakter miyim? Tam emin olamadım. Belki de olmamalıyım. Umarım yazdıklarımı dikkate alırsın. Rüveyda…”

Vay be! Şu kıza bak. Benim yarattığım karakter, benden habersiz bilgisayarıma giriyor, beni eleştiriyor. Bana ayar çekiyor. İnanamıyorum. Manyak lan bunlar! Bu kadınların zihnimde dolaşan bozguncu fikirlerini engellemeliyim. Bunları habire öldürüp duramam. Yeni bir karakter bulmam lazım. Bir erkek mesela… Ama nasıl bir erkek?

Karakteri oluştururken…

Abdulgaffar, Denizlili anne baba öğretmen bir ailenin çocuğu. 1990’lı yılların laik, anti-laik geriliminde üniversite ortamında tanışıp birbirini seven CHP’li bir ailenin kızı Şükran ve Milli Görüşçü bir ailenin oğlu Kemal’in tek erkek çocukları. Hacettepe Bilgisayar Mühendisliği’ni ilk on bine girerek kazanan zeki, başarılı bir genç Abdulgaffar. Okul hayatı hep başarılarla dolu. Fakat görünmeyen derin ontolojik sorunları var. Ne annesinin geldiği gelenekten bir cumhuriyet çocuğu ne de babası gibi yoğun dini telkinlerin etkisinde kalan biri. Zaten ismiyle de bu nedenle problemi var. Babası, kendisine abilik, maddi manevi mihmandârlık yapmış olan Milli Görüşçü Abdulgaffar’ın adını vermişti. Ona olan vefasının göstergesi olarak… 

Abdulgaffar, ilk tanıştığı insanlara adının Hüseyin olduğunu söylüyordu Ona göre kendi ismi çok itici, yoğun dini bir karakteri anımsatıyordu. Evet, Abdulgaffar romanımın harika kahramanlarından biri olacak. Onunla din, sekülerizm, muhafazakârlık, modern dünya, sınıfsal ayrım, gelecek gibi inanılmaz konuları işleyebilirim. Kahramanımı buldum!

“Hıhh! vah vah…” diye içinden geçirdi Rüveyda…

Pis Roman’ın tamamını okumak için linkten satın alabilirsiniz: TIKLA

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386