Zeki Çocuk

23 mins read
Zeki Çocuk

Zeki Çocuk

Zeki Çocuk

Bir varmış bir yokmuş. Çok eski zamanlarda işleri çerçilik yapmak olan yani bir köyden mal satın alıp satmak için bir başka köye götüren üç kişi, çölde yol kesenlere yakalanmışlar ve hırsızlar onların bütün mallarını alıp bir köynek ve donlarıyla serbest bırakmışlar. Kendi memleketlerine elleri boş dönmek istemeyen bu üç kişi yabancısı oldukları bir şehre girmişler; beraber çalışacaklarına, az harcama yapacaklarına, biraz para biriktireceklerine ve biraz sermayeleri olduğunda eskiden yaptıkları gibi kendi işleriyle uğraşacaklarına, hediyelik eşya mal ve parayla ailelerinin yanına dönecekleri konusunda birbirlerine söz vermişler.

Bu yabancı şehirde ilk gece bir kahvehanede kalmışlar, akşam yemeği ve konaklama bedeli olarak kahveciye ödemede bulunmuşlar; kararlaştıklarına göre ilk günden iş arayacaklarmış. Bu üç kişiden birincisi duvarcılık ve yapı işini biliyormuş ve ona “İşçi” diyorlarmış. İkincisi dilbaz ve konuşkan bir kişiymiş, onun adını da “İşi büyüten” koymuşlar. Üçüncüsü güçlü ve kuvvetli bir adammış; nerede bir kavga olsa meydana atılır ve işin başını sonunu bir araya getirirmiş; onu da “İşi düzelten” diye isimlendirmişler.

İşçi adam sabah erkenden uyanmış, namazını kılmış, İşi büyüteni çağırmış ve şöyle demiş: “Haydi, sen dilbaz ve konuşkan olduğunu göre gel bana bir iş bul demiş.” İşi büyüten de üçüncüyü uyandırmış ve “Haydi bizimle gel ve eğer bir zorluk ortaya çıkarsa işi düzelt” demiş. Üç kişi birlikte inşaat işçilerinin iş bulmak için bekledikleri yerin kavşağına gelmişler; bir kişi işçi götürmek için gelir gelmez ve işçilerden biriyle konuşmaya başlar başlamaz İşi büyüten hemen ileri doğru koşmuş ve “Beyefendi size bir konuyu arzedeyim” demiş.

İşvereni bir kenara çekmiş ve “biz üç kişiyiz ve bu şehre yeni geldik; biz gemi yolcusuyduk ve gemimiz battı, neyimiz varsa kaybettik; bizim şu arkadaşımız mahir bir duvarcı ve zeki bir işçidir; eğer işsiz kalırsak yiyecek bir lokma ekmeğimiz yok. Madem ki size işçi gerekiyor ilk önce bizim bu arkadaşımıza iş veriniz, biz de çalışmaya hazırız” demiş.

İşveren “Bana işini iyi yapan bir usta gerekiyor, arkadaşınızı götürüyorum.” demiş. Öteki işçiler itiraz etmişler ve “eve münasip olan lamba camiye münasip olmaz; ilkönce bizim çalışmamız gerekir, çünkü biz bu şehirliyiz.” demişler.

O sırada İşi düzelten’in arkadaşı öne çıkmış ve şöyle demiş: “Beni görüyorsunuz ya, ben Cabulka şehrinin pehlivanıyım; eğer bir kelime söylerseniz hepinizi un ufak ederim ve bir başıma yetmiş kişiyi döverim.” Kavga ile işi olmayan işçiler İşi düzelten’in cüssesini ve onun pala bıyıklarını gördüklerinde “Pekala, siz bizim misafirimizsiniz, bir şey istemiyoruz, önce siz buyrun.” demişler.

İşçi olanı çalıştırmaya götürmüşler; çok gayretli olduğu için ona iyi bir ücret vermişler ve “Yarın sabah daha erken gel.” demişler.

Akşamleyin İşçi geri döndüğünde aldığı ücreti ortaya bırakmış ve borçlarını ödemişler; ertesi sabah tekrar İşçi çalışmaya gitmiş, İşi büyüten ve İşi düzelten de gündüzleri yürüyorlar ve biriken parayla seyyar satıcılık yapıyorlar ve daha fazla harcıyorlarmış. İnşaat işçisi ne zaman itiraz etse, İşi büyüten “eğer ben olmasaydım asla bir iş olmazdı,” ve İşi düzelten de “Eğer ben olmasaydım asla sana iş vermezlerdi,” demiş ve bu durum böyle devam edip duruyormuş.

İşçi olanı “Peki, şimdi yüz tümenimiz var, onu bölüşürsek iyi olur ve sonra herkes kendisi için çalışır.” demiş.

İşi düzelten şöyle demiş: “Hayır, eğer benimle böyle konuşacaksan kesinlikle ortada bir para yok.” İşi büyüten şöyle cevap vermiş: “Hayır, duvar ustası çalışıyor, ben işi büyütüyorum, sen de işi düzeltiyorsun, üçümüz de hak sahibiyiz. Mademki böyle oldu, haksızlık olmaması için bu parayı güvenilir ve inkar etmeyecek olan bir kimsenin yanına bırakıp, paramız yüz elli tümen oluncaya ve işlerimiz yoluna girinceye kadar beklememiz daha iyi olacak; o zamana kadar mal satarız sonra da şehrimize geri döneriz.” İşçi de kendi hakkını kurtarmak için kabul etmiş. O şehirde imanlı ve dürüst bir yaşlı kadın tanıyorlarmış . Bu kadın o civarda iyilik ve hayırseverlik ile tanınıyormuş. Birbirlerine “Hiç kimse ondan daha iyi değil çünkü halkın malına tamah etmiyor, paramızı ona teslim edeceğiz.” demişler.

Bunu yapmışlar ve bir gün parayı kadına götürüp şöyle demişler: “Biz bu şehirde yabancıyız ve hiç kimseyi tanımıyoruz. Bu yüz tümeni sana emanet etmek istiyoruz ve ne zaman üçümüz beraber gelirsek onu geri alalım.” Daha sonra yaşlı kadının her üçünün de berber olmaları dışında parayı hiç birine tek başınayken vermemesi hususunda anlaşmışlar.

Yaşlı kadın da kabul etmiş ve onların emanetini bir keseye doldurup bir kenara bırakmış; onlar da işlerinin peşine düşmüşler. 

Tesadüfen ertesi gün İşçi de işsiz kalmış; İşi büyüten de ne kadar dil döktüyse de bir iş ayarlayamamış. İşi düzelten de öfkelenerek “Siz öyle bir şeye sebep oldunuz ki bizim şu anda hamama gitmek için kese ve sabun paramız bile yok.” demiş.

İşçi şöyle demiş: “Şu anda daha bir şey olmadı, yine iş bulunur, eğer bugün işsiz isek ve hamama gideceksek, birimiz gitsin, yaşlı kadından kese ve sabun ödünç alsın, sonra hesabı öderiz, böyle daha iyi olur.”

İşi büyüten şöyle demiş: “Pek ala, sen kendin bu işi yapmalısın, çünkü benim bir onurum var, borç almak utanç verici.” İşi düzelten de “Evet, ben de bu boy pos ile yaşlı kadından borç almaya gidemem. Sen amele bir adamsın, bu işi senin yapman lazım” demiş.

İşçinin aklına bir fikir gelmiş. Kendi kendisine şöyle demiş: “Nasıl insanlar böyle! Ben zahmet çekiyorum, kendi el emeğimi onlarla paylaşıyorum, ama şimdi yine de benim gidip ricada bulunmam gerekiyor. Ben gidip kendi hakkımı alayım, onlar da işin kaymağını yesinler bu daha mı iyi!” Durum böyleyken demiş ki: “Pekala ben gider yaşlı kadından kese, sabun ve hamam parası alırım, fakat siz de sokakta durun ki eğer bana tek başına iken güvenmezse siz de tasdik edin.”

“Pekala, bir buradayız.” demişler.

İşçi onları sokakta bırakmış ve yağlı kadının yanına gelerek “emanet olarak bıraktığımız parayı almaya geldik, o parayla bir hamam satın almak ve bu şehirde hamamcılık yapmak istiyoruz.” demiş.

Yaşlı kadın “Hayırlı olur inşallah. Sonunda sizin de sermayeniz olduğuna çok sevindim, hamam sahibi olmak da güzel bir iş, fakat parayı bir kişiye vermemem ve her üçünüzün de hazır bulunması konusunda bir karar vermiştik.” demiş.

İşçi şöyle demiş: “Her üçümüz de buradayız. Bizim acelemiz var çünkü gidip alım satım işlemini yapmamız gerekiyor, onlar evin arkasındaki sokakta bekliyorlar, damın arkasından sorabilirsin onlara…”

Yaşlı kadın damın arkasına gelmiş ve o iki adamın sokakta olduğunu görmüş. “Acaba arkadaşınız doğru mu söylüyor, parayı hamam için mi istiyorsunuz?” diye sormuş.

Onlar “Evet, hamam için istiyoruz.” demişler

Yaşlı kadın “Peki” demiş ve para kesesini İşçinin arkadaşına göndermiş. O adam da esasen kendi çalışmalarının ücreti olan para kesesini almış ve diğer taraftan bir anda kendi şehrine geri dönmüş.

Fakat İşi büyüten ve İşi düzelten ne kadar beklediyseler de arkadaşlarının gelmediğini görmüşler; mecburen gelip evde yaşlı kadına seslenerek “Peki şu bizim arkadaşımız neden gelmiyor.” demişler.

Yaşlı kadın “o geleli çok oldu. Para kesesini aldı ve çıktı; ben artık ne olup bittiğini bilmiyorum.” demiş.

İşi büyüten ve işi düzelten “Neden bizim paramızı ona verdin?” diye feryad ü figan etmişler; insanlar toplanmışlar ve “Ne oluyor?” demişler; yaşlı kadın durumu anlatmış ve bütün mahalle sakinleri “Yaşlı kadın haklı, o sizden izin almış ve para kesesini vermiş; gerisi onu ilgilendirmez.” demişler.

Fakat İşi büyüten İşi düzelten ikna olmamışlar ve şehrin hakiminin huzuruna giderek şikayet etmişler; olup biteni anlatmışlar; İşi büyüten dil dökerek, işi büyüten kabadayılıkla kendilerinin haklı olduklarını hakime anlatmışlar.

Hakim yaşlı kadını çağırmış ve şöyle demiş: “İnsan ya emanet almayı kabul etmemeli ya da eğer kabul ettiyse  onun gereklerini yerine getirmelidir; eğer o adam seni aldatıp üç kişinin malını götürdüyse, sen malın kefilisin ve insanların parasını geri vermelisin.”

Yaşlı kadın ne kadar “benim bir kusurum yok.” diye yalvarıp yakardıysa da hakim kabul etmemiş ve demiş ki: “bir kimse bir emaneti kabul ettiği zaman eğer bir gaflet neticesinde onu yitirirse ya da telef ederse sorumludur ve insanların hakkını vermelidir. 

Yaşlı kadın çaresiz kefil olmak zorunda kalmış ve “belki yarına kadar kaçan adamı bulabilirim.” demiş ve hakim de o iki adamdan ertesi güne kadar mühlet istemiş.

Yaşlı kadın perişan bir halde hakimin evinden çıkmış; bu durumdan çok rahatsızmış. Sokakta kendi kendisiyle konuşuyor ve ağlıyormuş; bir yandan gidiyor bir yandan da kendi kendisine “İyilik yapayım derken zararlı çıktım.” diyormuş.

Sokağın ortasında birkaç çocuk oynuyormuş; yaşlı kadını o halde gördüklerinde onun etrafını sarmışlar; yaşlı kadını tanıyan bir oğlan çocuğu “Anacığım, neden ağlıyorsun?” diye sormuş.

Yaşlı kadın şöyle demiş: “Bir hata ettim ve bir belaya yakalandım. Pek müşkil bir iş; siz onu anlamazsınız.”

Oğlancağız şöyle demiş: “Biz neşeyle oyun oynuyorduk, sen bu perişan halinle çıkageldin ve bizi rahatsız ettin; neler olduğunu anlatmalısın.” Yaşlı kadın durumu anlatmış ve “Şimdi aklınızın ermediğini gördünüz artık.” demiş.

Oğlancağız şöyle demiş: “Neden ermezmiş, gayet güzel erer. Eğer ben bu sorunu çözersem ve seni bu dertten kurtarırsam biz çocuklara bir salkım hurma ikram edecek misin?”

Yaşlı kadın “Eğer böyle ise size iki salkım hurma satın alacağıma söz veriyorum.” demiş.

Çocuk gülmüş ve şöyle demiş: “Bu işin çaresi şudur: hemen hakimin yanına geri dön, o iki şikayet eden adamı çağırmalarını söyle; mahallenin güvenilir insanlarından birkaç kişi de şahit olsunlar diye orada bulunsunlar. Ardından şikayetçi olan o ikinin kişi bütün o tanınan kimselerin huzurunda emanet bırakma hadisesini başından sonuna kadar anlatmalarını söyle;  o toplantının tutanağını hakimin huzurunda yazsınlar. Her şeyi anlatmalarının ardından peki, doğrudur, emanet alınan para kesesi hazır, kararlaştırıldığı gibi üç kişi beraber gelsinler keseyi alsınlar de.”

Yaşlı kadın zeki çocuğun bu sözünü beğenmiş, derhal hakimin evine geri dönmüş ve o şekilde hareket etmiş. Hakim de İşi büyüten ve İşi düzeltenin sözlerini dinleyince ardından da yaşlı kadının cevabını dinleyince şöyle söylemiş: “hak söz budur kanunun hükmü de budur. Siz üç kişi beraber gelin ve emanetinizi alın, fakat şimdi iki kişiden daha fazla değilsiniz. Gidin üçüncü arkadaşınızı getirin ve paranızı geri isteyin.”

İşi büyüten ve İşi düzeltenin de artık gidip koşturmaktan  başka bir çareleri yokmuş.

Sonra hakim yaşlı kadına “Nasıl oldu da ilkönce bir cevap verdin geri döndükten sonra da böyle konuştun?” diye sormuş. Yaşlı kadın şöyle cevap vermiş: “Aslında bu cevabı iki salkım hurmaya satın aldım; ardından da zeki çocuğun hikayesini anlatmış.

Hakim çocuğu çağırmış, sözlerinde zeka parıltıları gördüğü için emir vermiş ve onun için gerekli olan eğitim öğretim gereçlerini güzelce hazırlamışlar; daha sonra o çocuk büyük bir alim olmuş.

 

Uyarlayan: Mehdî ÂZERYEZDÎ

Güzel Çocuklara Güzel Hikayeler (قصّههای خوب برای بچّههای خوب)

Sindbâdnâme’den Seçmeler

Farsçadan çeviren: Ersin SELÇUK

 

Ersin Selçuk

Ersin Selçuk, Dicle Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi, 1969 İstanbul doğumlu, Evli, dört çocuk babası


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386