Dini Var Parası Yok!(Son)

7 mins read
Dini Var Parası Yok!(Son)

Bana göre, Büyük Pazarın dediği gibi,

Sadece alışveriş sepetine dolanda haber “değeri” var; gerisi söylenti ve dedikodu. 

Sosyal sınıf, ırk, yaş, cinsiyet, milliyet veya diğer ayırıcı etkenler ne olursa olsun, temelde, gözlem ve inceleme yapmak isteyen tüm insanların ulaşabileceği bir şeydir Büyük Pazara nazar etmek. İşte burada ortaya çıkan temel sorun, alışverişi alın teri gözyaşı ve kanıyla yapanlar ile “yaşamanın gereği” için satın alanlar arasındaki parasal gerilimdir önemli olan. 

İnsan eksilerek mi pazara düşer, çoğalarak mı? Değişim anında elindeki para, satın alınan malların miktarı ile değerini gösterir. Dünden bugüne satın alınan mallar eksilmişse, para sağlam kaynaklara dayanmıyordur. 

Pazar gerçektir. Dünyanın reel yüzüdür. Güç parada, paranın geçerli olacağı pazardaki satın alma gücündedir.

Her büyük anlatı, hikâye, imge pazarda anlamını kaybeder. Elma artık insanlığın dünyaya düşüşüne ait bir metafor değil, bedeli ödenmek suretiyle satın alınabilecek bir emtiadır. İnsanlığın yoğun ve mecazi imgesel söylemi pazarda geçerli bir akçe değildir. Bütün o romantik söylemi şeffaf hale getirecek olan pazara gelmiştir artık. 

Ruhları besleyen imgelerin takati ve sabrı tükenir burada. 

Atalarının imparatorluk kurması, diğer insanlardan üstün kılan inançların kalp atışlarını hızlandırması, büyük anlatılara sahip olunması, tarihin nal ve kılıç sesleri elindeki değere eklenemez. O anda, şimdi sana ait olan değişim değeri, üretime, kamusal ve ekonomik ahlaka bağlı yükselirken, yolsuzluklara, yağma ve talana, karşılıksız çoğalmaya, dâhili ve harici sömürüye karşılık düşüşe geçer

İnsanın değişim değeri olan bir pey sürmesi gerekir hayatını idame ettirecek mallara ulaşabilmek için. Burada iman gücü, inanç kuvveti, ruhsal yükseliş ayakları yere basmak ve gerçeğe dokunmak zorundadır. Her kıyas ve muhasebe burada gerçek aynalarla gösterir suretini. Büyük ve iri sözler anlamını kaybeder, insana ancak “emeğinin karşılığı vardır.” 

Paranın mübadele aracı kılınması “evrensel” bir değerdir. Her değişim bu değeri ölçmeye, gözlemlemeye zorlar seni. Pazarda belli olur, güçlülüğün veya zayıflığın. Fakirliğin veya zenginliğin.

İnsan ısınmak için elektrik ve doğalgaza, mesafeleri aşmak için petrole, yaşamak için gıdaya ulaşmalıdır. Bu ihtiyaçları karşılamak için talebine ekleyeceğin “değer” nedir? Tarih, din, iman, hamaset mi yoksa üretimden gelen gücün müdür? Özel millet olman, parana artı bir değer katmaz.

Maneviyata dair bütün söylemler, Pazar olgusuna karşı bir güvence vermez. Maneviyat maddi hayata nasıl yansıyor? İçinde ceylanlar besleyen, tilkilerin kongresinde ne anlatacak? Kuzgunların otağına düşen serçeler, yemleri kapabilmek için hangi atraksiyonlara başvuracak? Burası medeniyetin tezgâhlarda sergilenen yüzüdür. 

Ucube, cüzamlı, vebalı mısın yoksa yüzünden sağlık mı fışkırıyor?

İliğini kanını sömürmek, en çok paranın renginde çıkar ortaya. Pazara sarı ve soluk bir benizle mi geliyorsun yoksa kan damlayacak bir yüzle mi?

İşte sana “para” diye tutuşturulan, ayağını sağlam basıyorsa, dede baba torun arasında rakamlar hemen hemen aynıdır. Kadim ve sabit referans böyle yansır pazara. Yoksa oynak ve sürekli takati kesilen, dermansız kalanla, hayatını idame ettirmen zülüm düzenini haber verir. 

Para korkaktır, hukuka ve güvene dayanır. Yoksa cebinde iken bile erimeye başlar. Güneş görmüş kar gibi. Sen onu maden, kâğıt, “nomos” -“Merkez Bankası” sözü”- sanıyorsun, hâlbuki gittikçe sermayesi eriyen buz kalıpları vermişler sana.

Hadi bunun namusu var diye bir büyük anlatıya yönel. “Değer” dedikleri halde senin altını oymaktaymış kalpazanlar.

Onun için fakirsin, diğer pazarlara bakarak imrenmen, bulunduğun halin felaketine imadır. 

Kalbin yaralanmışsa kalp’azanları farketmeye başladın demektir. En azından geleceğe dair bir umuda yaslanıyorsun. Yoksa kasalara güvenirsen, Pazar seni altetmek için bekliyor. Hayır, pazarın bir önyargısı yok. Nesnelliğin şahikası. Pazarda bir sorun yok, sorun sende. Ekonomik, kamusal ahlakında. 

Büyük Pazar “alışveriş sepeti” ile seni bekliyor. Bakalım cürmün kadar alacağın malların yekunu ne? Sepetin altı delikse üstelik yandı gülüm keten helva.

Dön baba dönelim!

 

Mustafa Everdi

Yazar, düşünür ve Noter'dir. Siyasetle ilgilenir, yayın dünyasıyla içli dışlı biri olarak bilinir...