2021 Nobel Edebiyat Ödülü Abdulrazak Gurnah Verildi

9 mins read
Abdulrazak Gurnah

2021 Nobel Edebiyat Ödülü Abdulrazak Gurnah Verildi

Nobel edebiyat ödülü, “kültürler ve kıtalar arasındaki uçurumda sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine bırakılmasına uzlaşmaz ve merhametli bir şekilde edebiyatıyla nüfuz etmesi” nedeniyle romancı Abdulrazak Gurnah’a verildi.

Nobel Komitesi tarafından yapılan açıklamada, Gurnah’a ödülün “Kültürler ve kıtalar arasındaki uçurumda sömürgeciliğin etkilerini ve mültecilerin kaderini tavizsiz ve merhametli bir şekilde ele alması nedeniyle” verildiğini belirtti.

 

Gurnah, zulümden kaçmadan ve 1960’larda İngiltere’ye öğrenci olarak gelmeden önce Zanzibar adalarından birinde büyüdü. 10 romanının yanı sıra bir dizi kısa öykü yayınladı. Nobel komitesi başkanı Anders Olsson, Tanzanyalı yazarın romanlarının –başarısız bir ayaklanmayı konu alan Çıkış Anısı adlı ilk kitabından, son kitabı Afterlives’e kadar- “basmakalıp betimlemelerden geri teptiğini ve bakışlarımızı kültürel açıdan farklı bir Doğu Afrika’ya açtığını söyledi. dünyanın diğer bölgelerindeki birçok kişiye yabancı”. sözleriyle değerlendirdi

1986’da Wole Soyinka’dan bu yana hiçbir siyah Afrikalı yazar ödülü kazanmadı. Gurnah, kazanan ilk Tanzanyayı yazar.

Gurnah’nın dördüncü romanı Paradise, 1994’te Booker ödülü için kısa listeye alındı. Olsson, “masum genç kahraman Yusuf’un karanlığın kalbine yolculuğunu betimlemesinde Joseph Conrad’a açık bir gönderme olduğunu” aktardı.

Olsson, Stockholm’de gazetecilere verdiği demeçte, “Gurnah, Doğu Afrika’daki sömürgeciliğin etkilerine ve bunun yerinden edilmiş ve göç eden bireylerin yaşamları üzerindeki etkilerine tutarlı ve büyük bir şefkatle nüfuz etti” açıklamasında bulundu.

Olsson, Gurnah’ın ödülden haberdar edildiğinde mutfakta olduğunu ve komitenin onunla “uzun ve çok olumlu” bir görüşme yaptığını söyledi.

Bloomsbury’deki uzun süredir editörü Alexandra Pringle, Gurnah’nın ödülünün daha önce hak ettiği değeri görmemiş bir yazar için “en çok hak edilen” olduğunu söyledi. “Yaşayan en büyük Afrikalı yazarlardan biri ve hiç kimse onu fark etmedi ve beni öldürdü. Geçen hafta bir podcast yaptım ve içinde onun görmezden gelinen insanlardan biri olduğunu söyledim. Ve şimdi bu oldu” sözleriyle duygularını belirtti.

Abdulrazak Gurnah

Abdulrazak Gurnah Kimdir?

Abdulrazak Gurnah, 1948’de Doğu Afrika kıyısındaki Zanzibar’da doğdu. Anadili, Afrika’da seksen milyon kişinin konuştuğu Svahili’dir. İlköğrenimini İngiliz okullarında tamamladı, çocukluğunda gittiği Kuran kursunda Arapça öğrendi. Gençliğinde Zanzibar Ayaklanması’na (1964) ve sonrasında kurulan sosyalist rejimin çalkantılı yıllarına tanıklık etti. 1968’de İngiltere’ye gitti. Yükseköğrenimin Kent Üniversitesi’nde tamamladı.

Doktora tezinde (1982) kolonyal söylemin Doğu Afrika, Karayip ve Hindistan edebiyatındaki izdüşümlerini analiz etti. Postkolonyal
edebiyat alanında uzmanlaştı. Halihazırda Kent Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü. İlk romanı ‘Memory of Departure’da (Ayrılışın Hatırası, 1987) Afrika’dageçen gençlik yıllarının ardından ülkeyi terk eden Hassan karakterinin hafızasında yer eden Afrika imgesini postkolonyal dönemin kimlik sorunları ışığında inceledi.

İkinci romanı ‘Pilgrim’s Way’ (Hac Yolu, 1988) başlığını Winchester’ı Canterbury’deki Thomas Beckett mabedine bağlayan yoldan alır. Daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere’ye gelen Tanzanyalı Davud, karşılaştığı göçmen karşıtı tutumlardan dolayı paranoyak bir benlik geliştirir ve çareyi Tanzanya’daki geçmişini tamamen silmekte arar. ‘Dottie’ (1990), Dottie Badoara Fatma Balfour karakteri üzerinden benzer bir yabancılaşma sorununu tartışır. Fatma Balfour’un melez kimliği, ırk ve etnisite sorununun göçmen ve sürgün karakterler üzerindeki travmatik etkilerinin yakıcı bir simgesidir. ‘Cennet’te (1994) Gurnah, Yakup’un oğlu Yusuf’un Kuran’da anlatılan hikâyesini 1900-1914 arası Doğu Afrika’ya uyarlar. Kolonyal söylemin Afrika’ya dair klişelerini kölelik, tarihin çarpıtılması, İslâmofobi gibi meseleler üstünden tartışırken Yusuf’un bireysel hikâyesi bir yandan kolonyalizmin bir yandan da despotizmin eleştirisine açılan ikili bir işlev görür. ‘By the Sea’ (Deniz Kenarında, 2001), emperyal pedagojinin Afrika’nın yerli gelenekleriyle karşılaşmasının doğurduğu verimli paradoksları konu eder. Salih Ömer, Kuran eğitimi almaktan duyduğu geleneksel kıvanç ile kolonyal eğitimin kazandırdığı dünya bilgisi arasında bocalarken yeni Afrika’nın çelişkileri ete kemiğe bürünür.

‘Son Hediye’ (2011), 1996’da yayımlanan ‘Sessizliğe Hayranlık’la (2018) birlikte bir nehir roman anlatısıdır. ‘Sessizliğe Hayranlık’ın isimsiz anlatıcısı ülkesini terk eden bir Zanzibarlı muhaliftir; Britanya’ya yerleşip evlendikten sonra öğretmenlik yapar. Hayatının en istikrarlı görünen döneminde bireysel tarihini yazmaya karar verdiğinde, hiç de istikrarlı olmayan, kayıp ve kırılgan bir bastırılmış benlikle yüzleşmek zorunda kalır. ‘Son Hediye’de ise Gurnah, bu isimsiz anlatıcısının hikâyesini kültürel farklılıkları, belleğe kazınmış tarifsiz acıları kat eden bir anlatıya kavuşturur. Gurnah’ın hakikat anlayışı, gerek kolonyal dönemin karamsar ve toptancı tasvirlerini gerekse anavatan-memleket şovenizmlerini reddeden sahici bir arayışa dayanır.

Gurnah, romanları dışında, Salman Rushdie, Anthony Burgess, Joseph Conrad, Vidiadhar Surajprasad Naipaul, Zoe Vicomb gibi yazarlar üstüne edebiyat eleştirileri yazdı, kitaplar hazırladı.

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.