Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol

27 mins read
Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol
Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol

Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol

Türkiye iç politik gündemlerle oyalanırken dünya Karadeniz’de giderek artan gerilimin nereye doğru evrileceğini tartışıyor. Her ne kadar beklenti bir bölgesel kriz olarak kalacağı yönünde olsa da bir 3. dünya savaşının olasılığı da görmemezlikten gelinemez. Zira dünya savaşları çoğunlukla “büyük savaş olmaz” teorilerinden sonra meydana gelmiştir. Şarku’l Avsat konuyu analiz haber olarak yayınlarken bu olasılık üzerinden hareketle tartışıyor. Analiz haberin başlığı “Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol” olarak atılmış

Ukrayna yahut Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol

Washington’dan yola çıkan kartopu, Donbas üzerinden Moskova’ya mı gidiyor?

Ukrayna ordusu birkaç gün önce ABD’nin Ukrayna Askeri Ateşesi Brittany Stewart başkanlığındaki ABD’li bir heyetin, ülkenin güneydoğusundaki Donbas bölgesini ziyaret ettiğini ve buradaki operasyonel durum hakkında bilgi aldığını duyurdu.

Müşterek Kuvvetler Operasyon Karargahı tarafından Facebook üzerinden yapılan açıklamada, heyet üyelerinin, Donbas’ta ön cephe konuşlu ordu birliklerini ziyaret ettikleri ve personelle görüştükleri bildirildi.

Peki, Doğu Ukrayna’da olup bitenlerde ABD’nin açıkça bir müdahalesi var mı?

Bu sorunun cevabını makalenin ilerleyen satılarına erteleyelim. Ziyaret ile ilgili en çarpıcı sahne, Stewart’ın ziyaret sırasında, üzerinde kuru kafa resmi bulunan ve ‘Ukrayna yahut ölüm’ yazan bir armanın olduğu askeri bir üniforma giymiş olmasıydı. Arma Ukrayna ordusu birliklerinden birine aitti. Bu arma, Washington ile Moskova arasında yaşanan ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyebilecek olan bir krizin ortasında, ilginç anlamlar ve mesajlar taşıyor olabilir…

Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin kökleri

Kriz, özellikle Rusya’nın Atlantik’ten kendisine karşı sürekli olarak komplolar kurulduğu teorisi çerçevesinde Moskova’nın Kiev’in hançer darbesine kurban gitmek üzere olduğunu düşündüğü ve Rusya’ya göre kendisi için tehlike arz eden NATO’nun kanatları altına girmeye çalıştığı 2014 yılına uzanıyor.

Rus ordusu, Ağustos 2014’te Ukrayna’ya girdi ve Kırım’daki stratejik ve hayati bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. Ardından Rusya, Kırım’ı ilhak etti ve Kırımlılar arasında, Rusya Federasyonu’na katılma lehine bir referandum düzenledi.

Kırım’da yaşananlar, Ukrayna’nın Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’ndeki Rusya yanlısı ayrılıkçı grupları, ‘Donbas’ olarak adlandırılan Güney ve Doğu Ukrayna’daki, Rus yanlısı daha geniş bir protesto grubunun parçası olarak gösteriler düzenlemeye teşvik etti. Protestolar, (sakinlerinin Ukrayna halkının oluşturduğu) Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’ndeki Rusya destekli ayrılıkçı güçler ile Ukrayna hükümeti arasında silahlı bir çatışmaya dönüştü.

Belki de Moskova ile Kiev arasındaki iç içe geçmiş bağların ve iç içe geçmiş hatların özünü, Ukrayna’nın 1919’da ilan edildiğinden bu yana bağımsız bir ülke olmasına rağmen Rusya’nın onu nüfuz alanının bir parçası olarak görmesini belirterek, açıklayabiliriz. Bu nedenle bazıları, (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in, (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Leonid) Brejnev’in Ukrayna’nın ‘sınırlı egemenliğe’ sahip olduğunu öngören politikasının modern bir versiyonunu izlediğine inanıyor. Aynı durum, Sovyetler Birliği’nin nüfus alanı içindeyken Varşova’da da yaşandı.

Biden-Zelensky görüşmesi ve Ukrayna’ya destek

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile 2 Nisan’da ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Aynı açıklamada, Biden’ın, Rusya’nın Donbas ve Kırım’da devam eden saldırgan tutumları karşısında ABD’nin Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdiği kararlı desteği yinelediği aktarıldı.

Açıklamaya göre Biden, yönetiminin, ABD-Ukrayna stratejik ortaklığını yeniden canlandırma konusunda verdiği sözü teyit etti.

Washington ve Brüksel’in 2014 yılından bu yana Rusya’ya, Rus uyruklu kişilere ve Rusya merkezli şirketlere yönelik halen yürürlükte olan ekonomik yaptırımlar uyguladığı hatırlanıyordur. Şimdi ise ABD mekanizmasının, 2008 yılındaki Gürcistan senaryosunun Ukrayna’da tekrarlanmasını reddeden Çarı cezalandırmak için yeni bir hamlesinden bahsediliyor. Putin, Gürcistan senaryosunun, Rusya Karadeniz Filosu’nun karargahı olan Sivastopol Limanı’nın yer aldığı ve Moskova’nın dünya denizlerine açıldığı Kırım için tekrarlanmasına karşı çıkıyor.

Doğu Ukrayna’daki mevcut durumun gerçekliğini reddettiği açıkça görülen Biden, Münih Güvenlik Konferansı’na katıldığı sırada yaptığı konuşmada, Putin liderliğindeki Rus yetkililerin Avrupa ittifakını ve NATO’yu zayıflatmaya çalıştıklarını ve ayrıca ‘NATO’daki iş birliğini baltalamak’ istediklerine işaret etti. Biden, “Bu nedenle Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmak Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri için hala hayati öneme sahip bir meseledir” ifadelerini kullandı.

Peki, Biden’ın Amerikan teorisiyle yaptığı konuşma, sahada askeri bir durum gerçekliğine mi dönüştü?

Austin-Taran görüşmesi ve Ukrayna’ya uzanan köprü

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Biden ve Zelensky arasındaki telefon görüşmesinden sadece birkaç saat önce, Ukraynalı mevkidaşı Andrey Taran ile iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın güçlendirilmesini görüştüğü bir telefon görüşme gerçekleştirdi.

Pentagon’dan (ABD Savunma Bakanlığı) bir sözcü tarafından telefon görüşmesinin ardından yapılan açıklama Austin’in ‘ABD’nin Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sarsılmaz desteğini teyit ettiği’ belirtildi. Açıklamaya göre ABD’li Bakan ayrıca ülkesinin, Rusya’nın saldırgan tutumunu daha etkin bir şekilde ele almak için Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin kurulmasına katkıda bulunma taahhüdünü yineledi.

Peki, burada okuyucu, ABD’nin Rusya ile küresel bir savaşa yol açsa bile Ukrayna’yı destekleme niyetinde olduğu sonucuna varabilir mi?

Rusların son haftalarda izlediği ve Rus askeri uzman Alexander Mikhailovsky’yi harekete geçiren durumun bu olduğu açıktır. Mikhailovsky, Moskovskiy Komsomolets gazetesinde kaleme aldığı makalede, doğrudan ABD’den, özellikle Kaliforniya’dan kalkan doğru askeri kargo uçaklarının Avrupa’daki askeri üslere yöneldiğine ve bunun Avrupa’daki ABD üslerinde bulunmayan veya sınırlı miktarda bulunan kargoları taşıdıkları anlamına geldiğine işaret etti.

Mikhailovsky makalesinde, Javelin Anti-Tank Füze Sistemi’nin veya biraz daha eski olan TOW tanksavar füzelerinden bahsederek, neredeyse Ukrayna’nın hayalini kurduğu ABD silahlarının türünü dahi belirliyordu. TOW tanksavar füzeleri, özellikle Suriyeli savaşçıların, Suriye’de Sovyet yapımı askeri araçları imha etmek için kullandıklarının görülmesinin ardından Batılı askeri uzmanlar tarafından önerildi.

Her ne kadar Rusların gözü Ukrayna toprakları üzerinde olsa da, zaman zaman küçük uçakların Ukrayna’ya sevkiyatını izleseler de son haftalarda heyecan verici bir hareketlilik fark ettiler. Öyle ki ABD ile Ukrayna arasındaki hava köprüsü artık yirmi dört saat çalışıyordu. Yani bir şey olması halinde mühimmat sayısı katlanabilir. Bu da son derece endişe verici bir işarettir.

Beyaz Saray, Ukraynalıları savaşa mı zorluyor yoksa Ukraynalılar, Amerikalıları felakete yol açabilecek bir çatışmaya mı sürüklemeye çalışıyor?

Kuleba ve NATO’dan resmi destek talebi

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, geçtiğimiz Mart ayı başlarında ABD’nin  (kendi ifadesiyle) ‘Rusya, Ukrayna’nın doğu sınırı yakınındaki ve 2014 yılında ilhak ettiği Kırım’daki askeri varlığını güçlendirirken’ Ukrayna’nın güvenliğini desteklemede daha güçlü bir rol oynamasını istedi. Bakan Kuleba, Kyiv Post gazetesine yaptığı açıklamada, ‘ABD yönetiminden hala belirli ve doğru adımlar bekliyoruz’ dediğine tanık oluyoruz. Kuleba, Ukrayna için temel beklentilerden birinin, Donbas ve Kırım işgalini sona erdirme konusunda önemli bir yeri olan ABD’nin daha etkili ve acil bir şekilde katılımına ihtiyaç olduğunu açıkladı.

Ukrayna Savunma Bakanı Andrey Taran ise ABD’li mevkidaşı Austin ile yaptığı telefon görüşmesinde, Kiev’in NATO standartlarına ve ilkelerine uymak için Ukrayna savunmasında reform yapma taahhüdünü bir kez daha vurguladı.

Ayrıca, 6 Nisan’da Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Rusya’ya ‘gerçek bir mesaj’ vermek amacıyla NATO’yu Ukrayna’nın üyeliğine yönelik eylem planını onaylamaya çağırdı.

Zelensky, NATO Genel Sekreteri Jens Stolenberg ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Twitter hesabından Stolenberg’e hitaben yaptığı bir tweette, “Donbas’taki çatışmayı sona erdirmenin tek yolu NATO’dur” diye yazdı.

Öte yandan Ukrayna sahnesindeki gelişmeleri takipedenler, Ukraynalılar arasında NATO’nun davet edilmesi konusunda bir çeşit korkunun hakim olduğunu gözlemleyebilir. Bu korkunun nedeni, Çar’ın NATO’nun Rusya’nın batı sınırlarına yaklaşmasına asla izin vermeyeceğini ve gerekirse Samson’un (Şimşon) seçimine yönelebileceklerini bilmeleridir.

Bu sonuç, Ukrayna Milli Güvenlik ve Savunma Konseyi Sekreteri Oleksiy Danilov’un, “Kiev, savaş meselesinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in elinde olduğunu düşünürse, Doğu Ukrayna’daki Donbas bölgesini zorla geri almaya çalışmayacaktır” şeklindeki açıklamalarından çıkarılabilir.

Fakat Danilov aynı zamanda, “Ukrayna, Donbas bölgesinde işgal altındaki toprakları zorla geri almaya çalışmayacak olsa da kendisini daha fazla saldırıya karşı savunmaya hazırdır” şeklindeki sözleriyle akılarda soru işareti oluşturdu.

Danilov, Reuters’a verdiği röportajda, “Putin hükümeti, Rus vatandaşlarını herhangi bir yabancı düşmana karşı harekete geçirmek ve dikkati iç sorunlardan uzaklaştırmak için sınırlarında güç ve askeri yığınak yapıyor” ifadelerini kullandı.

Rusya, bir kez daha müdahalede bulunacak mı?

Hiç kimse Moskova’nın Washington’ın adımları karşısında eli-kolu bağlı duracağını düşünmüyor. ABD’nin söz konusu adımlarının sonuncusu ve en bariz olanı, Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilimin arka planında ABD’ye ait savaş gemisinin İstanbul Boğazı hattından Karadeniz’e geçmesiydi.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, 8 Nisan Perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD’nin 2014 yılından beri Ukrayna sınırı yakınlarındaki en yoğun Rus askeri yığınağını izlediğini belirtti. Psaki, “Rusya’nın Ukrayna sınırında şuan 2014 yılından bu yana hiç olmadığı kadar çok askeri bulunuyor” diye ekledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Rusya’nın Doğu Ukrayna’da son zamanlarda artan saldırgan ve kışkırtıcı hamlelerinden endişe duyuyoruz. Ortağımız Ukrayna’yı sindirmeyi ve tehdit etmeyi amaçlayan düşmanca adımlara karşıyız” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Rus tarafı, Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov’un yaptığı açıklamayla, söz konusu askeri hamleleri inkar etmedi. Peskov açıklamasında, Rusya’nın gerekli gördüğünde askerlerini kendi topraklarında Ukrayna sınırına taşıyabileceğini, bu tedbirlerin başka hiçbir ülke için tehdit oluşturmadığını vurguladı.

Dahası, Ruslar, birliklerin ve askeri mühimmat hareketliliğinin, kış eğitim döneminin ve savaşa hazırlık testleriyle ilgili planlanan tatbikatlar çerçevesinde geldiğini açıkça belirtiyorlar.

Ancak her halükarda şu soru akılları karıştırıyor: Tatbikat tamamlandıktan sonra söz konusu mühimmat ve birlikler kışlalarına geri dönecekler mi yoksa Ukrayna sınırlarına yakın eğitim sahalarında kalacaklar mı?

Her durumda Rusya’nın güneyindeki devam eden savaş tatbikatı planı çerçevesinde yaşanan mevcut hareketlilik, Kiev’e gönderilen bir mesaj olarak kabul edilebilir.

Rusya, 2008’de Gürcistan için yaptığı başarılı planlardan dersler çıkardı mı?

Büyük ihtimalle çıkarmıştır. Ruslar, Ocak ayının ortalarından bu yana Ukrayna’nın Donbas’a çok sayıda asker göndermesini, Kiev’in bölgedeki askeri gücünü nasıl güçlendirdiğini, Donbas ve Lugansk Halk Cumhuriyeti’ne güçlü darbe indirmeye hazır olduğunu izliyorlar.

Burada Rus askeri birliklerinin sınırlarda yeniden konuşlandırılmasına atıfta bulunarak bunun yeni olmadığını belirten Rus gazeteci ve araştırmacı Viktor Sokirko’nun gözünden Rusya’nın hamlelerindeki taktiklere bakabiliriz. Sokirko’ya göre daha önce hem büyük bir gizlilik ve yetkinlikle hazırlanması hem de askeri eğitim ve öğretime hizmet edecek şekilde askeri güçlerin gözden geçirilmesi gereken dış tehditler vardı. Aynı durum, Gürcistan Askeri İstihbarat Servisi’nin, Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin önerisine ve ABD’nin desteğini aldığına dair teminatlarına dayanarak Gürcistan’ın Rus barış güçlerinin konuşlu olduğu Güney Osetya’yı işgal etmeye hazırlandığı bilgisini yayınladığında yaşandı.

Gürcistan deneyimi, Rus kuvvetlerini silahlı çatışma beklenen bölgede tutmanın, onları daha sonra kışlalarından getirmekten daha etkili olduğunu göstermiştir.

Mayıs ayı savaş tarihi mi olacak?

ABD’nin NATO ile ‘Defender-Europe 21’  başlığı altındaki askeri tatbikatla somutlaştığı, Çin ve Rusya’nın karşısına çıkmak için büyük güç ve askeri teçhizat transferlerinin yürütülmesi ve bunların açıkça konuşlandırıldığı sırada bir grup savaş şahini, Başkan Biden döneminin en belirgin özelliklerinden biri olan ve resmi siyasi söylemi tırmandıran Amerikan politikasının başını çekiyor gibi görünüyor. Defender-Europe 21 Tatbikatı, bir barış zamanında, ABD’den bir askeri birliğin Avrupa’daki olası bir savaş sahasına konuşlandırılmasını hedefliyor. Bu arada ABD, Defender-Europe 21 Tatbikatı çerçevesinde ilk kez Norveç topraklarında konuşlanmak üzere dev ‘B-52’ bombardıman uçağını gönderdi.

Peki, NATO saldırı için Mayıs ayını mı seçti?

Bu soruyu soran Rus siyasi analist Aleksandr Nazarov, sorusuna verdiği yanıtta, Amerikan ve İngiliz keşif uçaklarının ve insansız hava araçlarının (İHA), Donbas üzerindeki hareketlerine ve yine aynı şekilde Kırım sınırı boyunca kaydedilen hareketliliklerindeki önemli artışa işaret etti.

Nazarov, tatbikatların, Kırım ve kuzeyindeki Rusya’ya karşı NATO ile ortak bir savaşı simüle edeceğine işaret eden Donbas Temas Grubu’nun Ukrayna heyeti basın sekreteri Alexei Aristovich’in Donbas’ta uzlaşıya dair yaptığı açıklamalara dikkati çekti.

Rus siyasi analist, Azerbaycan’ın (kendi ifadesiyle) Ukrayna ve ABD liderleriyle oynayan Ermenistan’la savaşta elde ettiği başarısını hatırlatarak ve bu senaryonun Donbas’ta tekrarlanmasını isteyebileceklerini belirterek, endişeye kapılmamıza neden oluyor.

Hava daha da ısınacak mı?

Nazarov’un bahsettiği kurgusal senaryo, bu Nisan ayında Ukrayna-Rusya savaşıyla başlıyor ve Ukrayna’nın Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’ne yönelik saldırısının ardından Mayıs ayında NATO ve Ukrayna ile Rusya arasında bir savaşa dönüşme olasılığıyla devam ediyor. Yine aynı senaryoya göre NATO, Kırım’ı ve Sivastopol’daki Rus deniz üssünü işgal etmeye çalışabilir.

O halde Nazarov’un senaryosu, Hotheads (sıcak kafalar) ve Rolling Fireball (yuvarlanan ateş topları) için ne anlama geliyor?

Özetle dünya, küresel bir savaş senaryosu karşısında kaderin beyhudeliğinden veya mucizesinden fedakarlık yapmak zorunda kalabilir. Öte yandan yaklaşan zorluklara ilişkin bu söylemler, Rusya’nın Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın başlamasının ve Nazizmin Rus orduları tarafından yenilgiye uğratılmasının 80. yıldönümüne denk geliyor.

Peki, bu ürkütücü anlatı, gerçek bir eyleme dönüştürülebilir mi?

Akışkan jeo-stratejik dünyada Allah bize merhamet etmedikçe tüm olasılıkların gerçekleşmesi mümkündür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.