İran’da Tiyatronun Tarihçesi

13 mins read
İran’da Tiyatronun Tarihçesi

İran’da Tiyatronun Tarihçesi

İran’da Tiyatronun Tarihçesi

İran’da tiyatronun geçmişinin ne zamana kadar uzandığı tam olarak belli değildir. Fakat ilk İran tiyatrolarının genellikle taziye diye adlandırılan Kerbela vakası ve başka vakalar ile peygamberlerin yaşamı ile derin bir bağı vardır.

Modern ve yeni Avrupa tiyatrosu batıya ait diğer tezahürler gibi Nasiruddin Şah zamanında İran’a geldi.

Şahın Avrupa’ya üçlü yolculuklarının hemen öncesine kadar taziye tiyatrosu dışındaki İran tiyatrosu sadece çarşı pazar üslubunda icra edilen bir dizi gösterilerden ibaretti. Gölge oyunu ve taklit bunun bir örneğiydi.

Şeyh Şeypûr, Şeyh Kurna ve Kerim Şireî gibi şahıslar doğaçlama tiyatrolar icra ediyorlardı ve Şah bunları beğeniyordu. Fakat Şahın Avrupa seferi ve oradaki operaların ve tiyatro salonlarının büyüklüğünü ve ihtişamını görmesi şahı kendine hayran bıraktı.

Gördüklerine hayran kalan ve daha önce taziye icrası için devlete ait geniş bir alan tesis eden Şah, modern tiyatronun icra edilmesi için Tahran’da bir salon yapılması emrini verdi.

Öte yandan, “Elwell Sutton”un dediğine göre, İran tiyatro hareketinin olgunlaşması ve ortaya çıkmasına yardım eden ilk kişi, Hicri 1290 yılında Avrupa’ya yolculuk yapan Kaçar şahı Nasireddin Şah idi.

Nasireddin Şah Avrupa’yı biraz görmüştü ve İran’a dönünce, saray taziyelerinin icrasında bir değişiklik yaptı. Devlete ait geniş bir alanın tesis edilmesi bu dönemdeydi; bir başka yenilik ise tiyatro yöneticisi ve rejisöre denk olan taziye yöneticiliğinin ihdas edilmesiydi. Farsça olarak yazılıp oynanan dini olmayan tiyatroların ilk serisi bu sıralardaydı.

Konuları İran’ın sosyal durumları olan birkaç küçük oyun “Mirza Melkum Han”ın kaleminden hasıl oldu; ayrıca “Ayıyı Alteden Hırsızın Hikayesi” gibi Türkçe asıllarını Feth Ali Ahundzade’nin yazmış olduğu Vezir Han Lenkeran’ın meşhur tercümeleri de böyledir.

Yine Nasireddin Şah’ın kendisinin emriyle Daru’l-Fünûn’un yerinde Ressam Mirza Ali Ekber Mezinu’d-Devle’nin gözetimi altında, bir tiyatro yapıldı.

Hicri kameri 1324 yılında İran’da Meşrutiyetin başlamasıyla, Edebiyat ve kültür alanında enteresan bir hareketlenme ortaya çıktı ve tiyatro diğer edebi ve güzel sanat dallarının her birisi gibi, bu büyük değişimden nasiplendi. Sanatçı toplulukları ve çeşitli tiyatrolar bu dönemde ortaya çıktı.

Bunların ilki, Mesudiye Köşkünde gösterim yapan Kültür Tiyatrosuydu. Yani Mesut Mirza Zıllu’s-Sultan ismiyle maruf olan ve sonraları Kültür Bakanlığı yapılan binaydı.

Kültür Tiyatrosunun bazı üyeleri başka alanlarda şöhret kazandılar; bunlardan bazıları Muhammed Ali Furuği, Abdu İlah Mustovfi, Ali Ekber Daverfer, Fehimu’l-Mulk ve kendisini İran tiyatrosunun babası diye adlandırdıkları Seyyid Ali Nasr.

İkinci tiyatronun adı Seyyid Ali Nasr’ın da tesadüfen üyesi bulunduğu Milli Tiyatroydu. Bu tiyatroyu Seyyid Abdulkerim Muhakkıku’d-Devle hicri kameri 1329 yılında kurdu. Bu topluluğun faaliyet merkezi, Lalezar’daki Farus oteli bölgesindeydi ve belki de Lalezar’ın Tahran’daki tiyatro faaliyetlerinin merkezi olduğu söylenilebilir.

Hicri kameri 1334 yılında, Seyyid Ali Nasr Avrupa yolculuğundan döner dönmez on yıl sürecek olan İran komedisini tesis etti; bu kurum Tahran’daki ilk düzenli kurum olarak kabul ediliyordu ve İran Tiyatro Bakanlığı bu tiyatroyu resmiyette tanıyordu.

Bu tiyatroda o dönemin bir çok meşhur oyuncusu, oyunculuk sanatını öğrendiler. Behrami, Refi-i Haleti, Fazlullah Baygan, Gulamrıza Fikri, AliAsgar Germsiri bunlardan birkaçıdır.

İran komedisi, İran tiyatro tarihinde de çok önemli bir yere sahiptir, çünkü birçok oyununu Lalezar Caddesi’nde yeni kurulan “Grand Hotel” binasında sahnelemişti ve bu bina daha sonra Tahran Tiyatrosu haline geldi. Ali Hatemi unutulmaz dizi “Hezardestan (Bülbül)” de diziyi yapmak için bu binayı kullandı.

Bundan sonra 15 veya 20 yıl süresince çeşitli tiyatrolar ortaya çıktı; bu tiyatrolara kısaca şu şekilde değinilebilir:

Nekisa Tiyatrosu Üstat Eflatun Şahruh tarafından kuruldu ve Üstat Eflatun’un bizzat kendisi, birkaç tarihi oyun kaleme aldı.

Barbed topluluğunu, İran tiyatro endüstrisinin gelişmesine ve ilerlemesine büyük katkıda bulunan ve İran’ın eski zevklerinin ve folklorun bazı tezahürlerini dirilten İbrahim Mihrtaş oluşturdu.

Her iki tiyatro, Nekisa ve Barbed, içerisinde birçok sanatçının yetiştiği birer okul gibiydi. Mir Seyfud-Din Kirmanşahi ve Ali Derya Beygi isimlerinde iki kişi daha İran’da oyunculuk okullarının ortaya çıkmasından sorumluydular.

Derneklerin ve şirketlerin kurulması tiyatronun ilerlemesindeki bir başka faktör olmuştur. H. 1317’de kurulan Uhuvvet (Kardeşlik) Derneği, konser ve gösteri gibi etkinliklere giren ilk gruplardan biriydi.

Uhuvvet Derneğinin ardından (Kültür Şirketi)’nin kuruluşunu zikretmek gerekir. Kameri 1329 senesinde İran’da “Milli Tiyatro” adında ilk bağımsız gösterim yeri yapıldı.

“Milli Tiyatro” kurulmadan öncesine dek, çeşitli isimler altındaki muhtelif dernek ve merkezler, tiyatroyu siyasi amaçları doğrultusunda ve propaganda yapmak için kullandılar, ancak başkanlığını Abdülkerim Han Muhakkıku’d-Devle’nin yürüttüğü “Milli Tiyatro” kendi imkanları ve bütçesini Milli Eğitim Vakfı yerinden karşılıyor ve bağımsız bir şekilde tiyatro gösterimi ve icrası için kullanıyordu.

“Milli Tiyatro”nun birkaç yıllık faaliyetleri, resmi makamlar ve halk tarafından tiyatronun mali bakımdan kendi kendini finanse edebilen bağımsız bir sanat olarak tanınmasına ve halk arasında tiyatroya karşı bir şevk ve heyecan doğmasına sebep oldu.

Hatta tahsil görmek için yurtdışına giden bir grup öğrenci tiyatro alanında eğitim aldı ve bilim ve sanat dolu ellerle İran’a dönerek Yeni İran tiyatrosunu tasarlamaya başladılar.

Meşrutiyet hadisesinde İran halkının daha önce varlığından haberdar olmadıkları haklara vakıf olduklarının bilinmesi gerekir. Bizim ülkemizde her ne kadar geleneksel tarzda da olsalar çeşitli partiler vardı, fakat tiyatro yoktu.

Bu nedenle, bazı aydınlara göre, ezadari formatında ifade edilen  değerlerin ötesinde, tiyatronun kuruluşu, entelektüel ilerlemenin ve gelişimin sembolü olarak görülüyordu.

İran tiyatrosunun 1320 ile 1322 arasındaki dönemindeki şartlarını, sahne performansının yaygınlaşması ve tiyatronun gelişmesi nedeniyle bir grup bilim insanı (sahne dönemi) diye isimlendirmiştir.

Bu dönem, sahne tiyatrosunun seyircileri ve muhataplarını oluşturan topluluğun verdiği tepki nedeniyle hafızalara kazınmıştır. O yıllarda İran sinemasının yapıtları nicelik ve nitelik bakımından izleyicinin ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede değildi. Televizyon henüz İran’a gelmemişti. Radyo olması gerektiği düzeyde kamu erişimine açık değildi.

Ülkedeki okuma yazma bilmeme oranının yüksek olması nedeniyle basın o kadar da takip edilmiyordu ve bu yüzden tiyatro  faaliyetleri uygun karşılanıyordu.

Seyircileri motive eden nedenler farklıydı; bir grup, sadece eğlenmek için, bir kısmı da siyasi eğilimlerinden dolayı söz konusu oyunları seyretmeyi seçiyordu.

Toplumun tiyatroyu kabul etme biçimleri ve ülkeye hakim olan siyasi atmosfer, tiyatro eserlerinin seçilmesi ve performansının zeminini oluşturuyordu. Bu dönemde tiyatro, popüler siyaseti yayma ve bireyleri yeni ortaya çıkan partilere çekme potansiyeline sahipti.

İşte bu sebeple tiyatro etkinliklerinin önemli bir bölümü – çeviri, yazarlık ve performans – o dönemin revaçta olan siyasi çizgilerinden esinlenmişti ve nihayet bu dönemin en önemli olaylarından birisi İranlı kimliğiyle oyunlara ulaşma hedefi taşıyan “Milli Tiyatro Grubu” nun ortaya çıkmasıdır.

Bu grubun başkanı Şahin Sarkesyan’dı. Bu grubun kurulmasında Abbas Cevanmerd ve Ali Nasiriyan gibi kişiler de ona katıldı ve Rukeyye Çehrazad ve İsmet Safavi gibi deneyimli oyuncular bu grupla işbirliği yaptılar. Bu grubun oluşumu aydın ve edebi çevreler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

Matbu İran oyunlarının mevcut fihristleri, yabancı eserlerin tercümesi ve yabancı ve İran oyunlarının icrası ile karşılaştırıldığında, icra edilen eserler kefesinin, özellikle de Farsça yazılanların çok yoğun bir şekilde basıldığı görülüyor.

Bu durumun ana nedeni, İran eserlerine talebin ve seyircilerin artmasıdır; tiyatro yöneticileri onların taleplerini karşılamak için nispeten çok sayıda ürün sunmak zorunda kaldılar. Süratle hazırlanacak ve umumun beğenisini kazanacak, oyun şeklinde yazılmış ve adapte edilmiş telif ve tercümeler için sipariş işlerini halletmeleri gerekiyordu.

Kaynak Link: hamshahrionline.ir/x3xpS

Farsça’dan Çeviren: Ersin SELÇUK

Ersin Selçuk

Ersin Selçuk, Dicle Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi, 1969 İstanbul doğumlu, Evli, dört çocuk babası


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386