Türkiye AB’nin pahasına Balkanlar’a geri dönüyor

9 mins read

Türkiye AB'nin pahasına Balkanlar'a geri dönüyorAvrupalı liderler geçtiğimiz hafta Ukrayna ve Moldova’ya üyelik adaylığı statüsü verme kararlarını blok için “tarihi bir an” olarak nitelendirdiler. Son “an “ın gelmesinin ne kadar sürebileceği ise söylenmedi.

Diğer AB aday ülkeleri AB’nin “ebedi bekleme odasında” yıllarca, hatta on yıllarca bekletildi. Bu durum AB’nin Doğu Avrupa’daki ülkeler için çekiciliğine dair şüpheleri arttırmakla kalmadı, aynı zamanda başka bölgesel güç simsarlarının ortaya çıkmasına da kapı açtı.

Türkiye’nin Batı Balkanlar’daki rolünü düşünün.

Her ne kadar Batı Balkanlar Brüksel ve Washington’un jeopolitik yörüngesinde kalmaya devam etse de Ankara Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk ve Bosna Hersek gibi ülkelerdeki ekonomik ve siyasi varlığını güçlendirmek için hızla hareket ediyor.

Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu ile birbirine bağlı olan Türkiye ve Balkanlar ortak bir tarihi paylaşıyor. Ancak aynı zamanda utanç verici bir kulübün de üyeleridirler: AB tarafından adaylık statüsü verilen ancak sabırla – Türkiye’nin durumunda 1999’dan beri – boşuna bekleyen ülkeler.

Bugün Ankara ve Balkanlı müttefikleri için AB üyeliği kaybedilmiş bir hedef gibi görünüyor. Üç Balkan ülkesi – Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk – pek çok bölgesel liderin AB üyeliğine alternatif olarak gördüğü Açık Balkan girişimi kapsamında kendi entegrasyon süreçlerini başlattılar.

Türkiye ise çok vektörlü bir dış politika izliyor ve Balkanlar bu stratejide önemli bir rol oynuyor. Ankara halihazırda tüm Batı Balkan ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları imzalamış durumda ve bu anlaşmaların bir sonucu olarak ekonomik ağırlığını giderek arttırıyor.

Örneğin, Türkiye ile Batı Balkanların en büyük ekonomisi olan Sırbistan arasındaki ikili ticaret 2021 yılında yaklaşık 2 milyar dolardı; bu yılın sonuna kadar iki kattan fazla artarak 5 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Son on yılda Sırbistan’daki Türk yatırımları da büyük bir artış göstererek 1 milyon dolardan bugün 300 milyon dolara ulaştı.

Bu işbirliğinin sadece büyümesi bekleniyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yakında Sırbistan’ı ziyaret etmeyi planlarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da kısa bir süre önce Sırbistan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Hırvatistan (dokuz yıllık adaylığın ardından 2013’te AB’ye katılan en yeni üye ülke) liderleriyle görüşmek üzere bölgeye gitti.

Çavuşoğlu ayrıca 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden ve Bosna Hersek tarafından olmasa da Türkiye, AB üyelerinin çoğu ve Balkan ülkelerinin çoğu tarafından bağımsız bir ülke olarak tanınan Sırbistan’ın ayrılıkçı eyaleti Kosova’yı da ziyaret etti.

Kosova’nın statüsüne ilişkin farklılıklara rağmen üçlü ortaklık tam gaz devam ediyor. Ankara yakında bir Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan zirvesi düzenlemeyi planlarken, yerel liderler de Ankara’nın diplomasisinden övgüyle söz ediyor. Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı’nın Sırp üyesi Milorad Dodik, geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ı Balkan ülkesindeki durumu anlayan “büyük bir devlet adamı” olarak nitelendirdi.

Ankara kendisini Balkan Müslümanlarının, özellikle de Bosna’nın koruyucusu olarak göstermeyi amaçlasa da, gerçekte Türkiye ekonomik işbirliğine daha fazla önem veriyor. Sırbistan’da fabrikalar açıp iş yatırımları yaparken, Bosna’da camilerin restorasyonuna ve üç yerli etnik gruptan biri olan Boşnaklarla kültürel bağların derinleştirilmesine odaklanıyor.

Bu açılımlar karşılık buluyor. Sırbistan’da Türk vatandaşları seyahat etmek için pasaport yerine biyometrik kimlik kartlarını kullanabiliyor. Hatta 2019 yılında Sırbistan, Türk polisine kendi topraklarında görev yapma yetkisi verdi. Sırbistan’daki Türk polis memurları silahlı olmasalar ve kendi ülkelerinde sahip oldukları yetkilere sahip olmasalar da, bazı insan hakları örgütleri Sırbistan’ın Kürt aktivistler de dahil olmak üzere Erdoğan’ı eleştirenleri Ankara’ya iade etmesi için baskı yapılacağından korkuyor.

Bu endişeler yersiz değil. Aralık 2017’de, Sırbistan ve Türkiye ortak polis devriyelerine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalamadan iki yıl önce, Belgrad Kürt siyasetçi Cevdet Ayaz’ı Türkiye’ye iade etti. Sırp makamlarından şimdi de bir başka Kürt aktivist olan Ecevit Piroğlu’nun terörle bağlantısı olduğu iddiasıyla arandığı Türkiye’ye iadesi isteniyor.

Türkiye’nin kur yaptığı tek Balkan ülkesi Sırbistan değil; diğer bölge ülkeleri de Ankara’nın ilgisini çekiyor. Son medya yatırımları bunun bir örneği. Bu ay Türk kamu yayıncısı TRT, bölgeye “Türkiye’nin sesini” ulaştırmak üzere tasarlanmış bir Balkan hizmeti başlattı. Haber platformu Sırbistan ve Bosna’nın yanı sıra Hırvatistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Kosova ve Karadağ’a da siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik içerik ulaştıracak.

Böylesine bariz bir nüfuz genişlemesi AB üyelerini muhtemelen rahatsız edecektir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2018 yılında “Türkiye ya da Rusya’ya yönelen bir Balkanlar “a karşı olduğunu söylemişti. Macron’un yorumları Balkanların kapasitesinden ziyade AB’nin iç sorunlarına yönelik olsa da, Türkiye’nin genişlemesinin pek çok AB başkentinde hoş karşılanmayacağı ve Avrupalı güçlerin Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını tehlikeye atmasına izin vermeyeceği bir gerçek. Dolayısıyla Balkanlar Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olmaya devam edecek, ancak Ankara yakın zamanda bölgedeki en büyük ekonomik aktör haline gelmeyecektir.

Bununla birlikte, AB’nin genişleme hızının yavaşlığı Türkiye için bir kapı açmıştır. Avrupa’ya giden yolun hiç bitmeyecekmiş gibi görünmesinden giderek daha fazla bıkan bölge ülkeleri, AB’nin bekleme odasında sonsuza kadar vakit geçirmenin alternatiflerini arıyor. Büyük hedefleri olan küçük Balkan ülkeleri için Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurmak, siyasi arafta kalmaktan daha cazip olabilir.

yazının kaynak sitei: ArabNews

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.