Her  Çocuk Benim de Çocuğumdur 

7 mins read
Her  Çocuk Benim de Çocuğumdur 

Her  Çocuk Benim de Çocuğumdur 

Her  Çocuk Benim de Çocuğumdur 

İnsanların neden kötü bir kişiliğe dönüşebildiğini hiç düşündünüz mü? Doğarken zaten kötü olarak mı doğuyoruz yoksa yaşarken mi kötü oluyoruz? Yaşadıkça mı evriliyoruz? İşin temelinde ise çocukluk yatıyor. 

Geçenlerde Şeker Portakalı kitabını okudum.  Okuyunca zaten hep zihnimde dönüp duran bu sorulara bir bakıma cevap buldum, diyebilirim. Kitapta bir çocuğun ne kadar saf bir şekilde dünyaya geldiğine; büyüklerinden gördüğünü, duyduğunu nasıl aldığına şahit oluyorsunuz. Bir çocuğun ilgiyle, sevgiyle iyi bir birey olabileceğini görüyorsunuz. Bende hep ümit etmişimdir, özünde doyumla yetişen çocukların olmasını. Dolu dolu bir hayat yaşamalarını, boşlukta kalmamalarını, olumsuzluklar karşısında sarsılmamalarını… Peki bunu nasıl yapacağız? Tabi ki yanlarında olarak başlayacağız. 

Çocuğun ilk dünyası annesidir. İlk olarak annenin sevgisini almalı, annesi tarafından güven duygusu oluşturulmalıdır. Bu süreç baba ile de desteklenerek devam etmelidir. Sevgiyi alan, güveni hisseden çocuğa birey olma yolunda bir de değerlilik duygusu aşılanmalıdır. Bir çocuk bu duygulara sahipken kısacası bu duygular yönünden doymuşken kolay kolay dışarıya, dış dünyaya ve başkalarına özenebilir mi? Özenebilir mi diyorum çünkü her insan çocuk olsun yetişkin olsun hissedemediği sevgiyi, güveni, değerlilik duygusunu kendi hayatında bulamayınca başka şekilde doldurmak isteyecektir. Bunu kâinatta baktığımızda bile görebiliriz. Kâinat da boşluğu sevmez ve illa ki doldurmak ister. Ama iyisiyle ama kötüsüyle…

Peki hayatı anlamaya, tanımaya çalışan bir çocuk bunların yerini doldurmak isterken bir yanlışın içine girebilir mi? Kendini kötü ile doldurabilir mi? Sonuç olarak topluma sorunlu, faydasız hatta zararlı bir birey olarak katılabilir mi? Ne yazık ki bu kaçınılmaz ve işte bütün tehlike de burada başlıyor.  Sorunlu veya kötü olarak tanımladığımız kişiler aslında boşluğu iyi duygularla dolduramadığı için zıddıyla yani kötülükle, yanlışlıklarla doldurmuş kişilerdir. İyi örnek olarak veremediğimiz bu kişilerin çocukluğunda sorunlu bir aile hayatının ya da ilgisiz bir aile hayatının olduğunu görürüz. 

Böyle korkunç bir tablonun kısır bir döngü oluşturmasına izin vermemeliyiz. Tabi ki böyle bir döngüyü başlatan olduğumuz kadar kıracak olan da yine bizleriz. Aklını kullanmayı tercih eden her birey ne yaşamış olursa olsun doğruyu arayarak kendini iyileştirme yoluna gitmelidir. Kendini iyileştiren, yetiştiren birey güzel nesiller yetiştirecek, olumsuz olan bu kısır döngüyü olumluya çevirecektir. 

Bunun yanında bu döngüyü değiştirecek kişilerden biri de aileden sonra gelen eğitimcilerimizdir. Eğitimciler tarafından aynı şekilde desteklenen, sevilen, değerli hissetttirilen, hayat yolunda ışık tutulan çocuk da kendini toparlayarak iyi birey olma yolunda topluma katılacaktır. Yeter ki rol model olacak olan bu kişiler çocukta güzel bir uyanış başlatabilsinler. 

Hayata atıldıkça doğruların ve yanlışların neden ve sonuçlarını eğer aklımızı kullanma çerçevesinde anlatabilirsek var olan kalıplaşmış veya yanlış bilinen doğruları kabul etmek yerine doğruları arayan bir birey kazanmış oluruz. Aklını kullanabilmenin yanında vicdanını kullanmayı empati yapabilmeyi de öğretebilmeliyiz. Kişinin hayatı süresince doğruyu bulmasını, hata yapsa bile dönebilen bireyler olmasını sağlamak istiyorsak aklını ve vicdanını aynı anda kullanmasını sağlayabilmeliyiz. Eğer bir birey aklını ve vicdanını aynı anda kullanmayı başarabilirse er ya da geç doğruyu bulacaktır. 

Bir çocuğun hayatına dokunabilmek için illa ki anne, baba ya da eğitimci olmamıza gerek yoktur. Bu anlamda bende toplumun bir ferdi olarak topluma akıllı, vicdanlı, ahlaklı bireyler yetişmesi adına kendimi sorumlu hissederek “Her  çocuk benim de çocuğumdur. “diyorum. Ve sonuç olarak unutmayalım ki çocuğu anlamayan bir birey, yetişkini de anlayamaz.

Şükran Erkaç

1995 yılı Gaziantep doğumlu. Gaziantep Üni. SBF hemşirelik okudu. Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim dalında yüksek lisans yapmakta ve Şanlıurfa'da hemşire olarak görevine devam etmektedir.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386