Türkiye Afganistan dosyasıyla tek taraflı uğraşmaktan kaçınıyor

9 mins read
Türkiye Afganistan dosyasıyla tek taraflı uğraşmaktan kaçınıyor

Türkiye Afganistan dosyasıyla tek taraflı uğraşmaktan kaçınıyor

Türkiye Afganistan dosyasıyla tek taraflı uğraşmaktan kaçınıyor
Sinem Cengiz

Son yüzyılda dünya “tek bir ülke” haline geldiğinden, ülkelerin sorunları sadece kendilerini değil, uluslararası toplumu da ilgilendirmektedir. 11 Eylül sonrası dönemde, güvenlik ve çatışma çözümü konuları uluslararası toplum tarafından ele alınması gereken temel sorunlar haline geldi. Uluslararası örgütlerin dünya çapındaki krizlerle başa çıkmada ne kadar etkili olduğu bir tartışma konusuna dönüştü. Bununla birlikte, bölge çapında etkileri olması muhtemel krizlerde ülkelerin tek taraflı değil topluca hareket etmesi hala önemlidir.

Ülkelerin bölgesel krizlerde tek taraflı hamlelerinin olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmamak için kolektif bir politika izlemeleri bir tercih değil bir zorunluluktur. Ankara’nın Afganistan krizinde aldığı tavır bu gibi görünüyor. Türkiye, Suriye, Yemen ve Filistin gibi bölgesel krizlerde uluslararası örgütlerin pasif politikalarını sert bir şekilde eleştirse de, Ankara, Afganistan bataklığına tek başına girmenin kazanç yerine sadece kayıp getireceğini anladığı için uluslararası toplumu Afganistan dosyasıyla ilgilenmeye çağırdı.

Türkiye geçtiğimiz günlerde G20’de Afganistan ile ilgili sorunları ele almak için özel bir çalışma grubu kurulmasını önermiş ve uluslararası toplumu Afgan halkının kaderine terk edilemeyeceği konusunda uyarmıştı.

“Bu soruna sistematik bir çözüm getirmek için G20’de bir çalışma grubu kurulmasını öneriyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Roma’da yapılacak yüz yüze G20 zirvesine haftalar kala videokonferans yöntemiyle gerçekleştirilen G20 liderlerinin Salı günkü olağanüstü toplantısında, Türkiye olarak bu grubun liderliğini arzuluyoruz” dedi. Bu önerinin ardından Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dost ülkelerden bir grup muadili ile Afganistan’ın başkenti Kabil’i ziyaret edeceğini ima etti.

Bu açıklamalar üzerine, Afganistan’ın Taliban hükümetinin dışişleri bakan vekili başkanlığındaki bir heyet üst düzey Türk yetkililerle temaslarda bulunmak üzere Perşembe günü Türkiye’yi ziyaret etti. Bu, Taliban’ın 15 Ağustos’ta iktidara gelmesinden bu yana Türkiye ile Afganistan’daki yeni yönetim arasındaki ilk üst düzey temas oldu. Taliban Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdul Qahar Balkhi, heyetin Çavuşoğlu tarafından davet edildiğini söyledi. Ziyaret, gözlemciler tarafından Taliban’ın tanınma çabalarından biri olarak okundu. Ancak Ankara kapsayıcı bir hükümetin gerekliliğini vurguladı.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan dışişleri bakanlarının katılımıyla Eylül ayında İstanbul’da düzenlenen Afganistan Türk Konseyi Olağanüstü Bakanlar Toplantısı’na -Macaristan’ın da gözlemci devlet olduğu- ev sahipliği yaptı.

Türkiye’nin Afganistan’ı uluslararası toplumun merkezinde tutma çabaları, özellikle de Afganistan’a yönelik uluslararası ilgi azaldıkça, hem iç hem de bölgesel kaygılarla ilgilidir. İlk olarak Ankara, Afganistan’daki durumun ve Taliban ile düzgün bir şekilde temasın Türkiye için uluslararası düzeyde bir tür koz veya siyasi kazanç sağlayacağını umuyor. Ankara’nın Afganistan’daki siyasi otorite üzerindeki olası etkisi, hem Washington hem de Brüksel ile, özellikle de Brüksel ile olan mülteci meselesinde, ilişkileri iyileştirmenin bir yolu olarak görülüyor. Ayrıca kriz sonrası dönemde söz sahibi olmak ve ülkenin yeniden yapılanmasından pay almak Türkiye’nin Orta ve Güney Asya’daki konumunu güçlendirme hedefine hizmet edebilir. Bunların yanı sıra, Türkiye’nin Kabil Uluslararası Havalimanı’nı işletme ve Afganistan’da önemli bir rol oynama planı, yeni bir mülteci dalgası konusunda oldukça endişeli olan Türk muhalefet partileri ve kamuoyu tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Afganlar dünya çapında en büyük mülteci nüfuslarından birini oluşturuyor ve artan mülteci sorunu sadece Türkiye’nin değil, AB ülkelerinin de temel sorunu. AB hükümetleri, kıtaya doğru ilerleyen yeni Afgan mülteci dalgası olasılığı konusunda endişeli olduklarından, bu konuda geçiş ülkesi olarak kabul edilen Türkiye ile birlikte çalışmaya istekli görünüyorlar.

Türkiye ve AB 2016’da bir göç anlaşması imzalamış olsa da Afganistan yeni bir risk oluşturuyor ve Ankara ile Brüksel arasındaki gündemin ilk sırasını göç alıyor. Ancak ne Türkiye ne de AB böyle bir mülteci akışının boyutunu tahmin edemez. 2023 seçimleri öncesinde, Suriye mülteci sorunu nedeniyle kendi ülkesinde eleştirilere maruz kalan Türk hükümeti, kendi popülaritesini baltalayacak yeni bir Afgan mülteci dalgasını önleyecektir. Dolayısıyla hem Taliban hem de AB ülkeleriyle ikili diyaloga girmek Ankara için bir zorunluluk haline gelmiş durumda.

Ayrıca Türkiye, ABD’nin “stratejik müttefiki” olarak yerini almak istiyor, böylece Afganistan, Washington ile görüşmelerde Ankara’nın elinde önemli bir dosya olacak. Yine de ABD, Türkiye’nin gelecekte bölgede giderek daha önemli bir rol oynayabileceğini kabul ediyor ve bu nedenle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’de Türkiye’yi Afganistan’la ilişkilerde “kilit bir role” sahip olarak nitelendirdi.

Batılı müttefiklerinden tüm bu beklentilere rağmen Türkiye, Afganistan dosyasıyla tek taraflı olarak ilgilenme konusunda daha az hevesli görünüyor. Bu nedenle, uluslararası toplumla ortak çabalar için baskı yapıyor. Afganistan’daki sorun, Pakistan veya İran gibi komşu ülkelerin sorunu değil, uluslararası bir sorundur. Orta Doğu’dan Avrupa’ya etkileri olacağı için Afganistan dosyası, oradaki insani krizlerin yarattığı ekonomik, siyasi ve güvenlik problemlerine karşı uluslararası toplumun ortak bir yaklaşımı kullanılarak ele alınmalıdır.

Kaynak link

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.