Sahi bu çevrecilik projeleri, haberleri hangi piyasaya yarıyor

6 mins read
4

Pazar günleri, siyaset, ekonomi gibi medya aracılığıyla üzerimize boşaltılan günlük yaşam çekişmeleri, koşuştumacaları; hafta içi yaşanan hareketlilik olmayınca ilgilerimiz daha hayata, yaşama, duygularımıza yönelik meseleler oluyor. Bunu besleyen, gündemleştiren de tabi yine basın, medya. Hafta sonu kapanan siyaset ve ekonomi piyasası yerini life-sciens, life-culture, life-healt diyeceğimiz konulara bırakıyor. Çevresel sorunlar, hayvan hakları, eğitim öğretim konuları gibi gibi…

Özellikle bu aralar hafta sonu medya konularında dikkatimi çeken yoğunlaşma çevresel sorunlar. Sanırım Covid-19 salgını, virüsler, bakteriler, doğal yaşam gibi konuları daha fazla insanların gündemine getirdi.

Sahi bu çevrecilik projeleri, haberleri hangi piyasaya yarıyor 1Ee ne oldu(?) bunlara…

İnternette haber sitelerini kurcalarken bir habere rastladım.   Haberin başlığı “13 milyon tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” olarak geçiyordu. Bizlere doğada nelerin yok olduğunu rakamlarla hatırlatıyordu. Rakamlar insanın konuya duyarlılığını artıran bir yöntem olarak çok kullanılır. Bir de bunu istatistik rakamlarla ifade ettiğiniz de daha etkili oluyor. Örneğin -ama tabi bu örneğimiz farazi-; “Doğanın %40’ı çölleşiyor” dediğinizde düşünün insan tepkilerini…

Evet, çevre duyarlılığı artık gittikçe artıyor. Özellikle refah düzeyi yüksek, eğitim ve yaşam olanakları çok fazla, modern hayatın imkanlarından alabildiğine faydalanan, kentli çevrelerde… Yapılan her haberde, yapılan her projede rahatlıkla görebilirsiniz.  Yine aynı haberde çevresel sorunlarla mücadele de duyarlı bir Robert Koleji öğrencimizin, çevreyle ilgili yaptığı proje ve çalışmalarından bahsedilip bu başarılı projelerle gelecek yıl “Yale University” inde burslu olarak kabul edildiği aktarılıyor. Öğrencimizi de örnek insan, örnek öğrenci olarak sunuluyor. Ne kadar harika…

Modern hayatın sağladığı herhangi bir konfordan vazgeçmeyen, tersine modern hayatın sağladığı bütün imkanları kullanan, ekonomik ve sosyo-kültürel imkanları yüksek insanlarımız çevresel projeler üretiliyor.  Bu insanlar doğada yaşamın nasıl bir şey olduğunu, doğanın insanla olan ilişkisini, çok sıcak bir şekilde yaşamış insanlar değil. Köyde, dağda, bayırda yaşamadan, ağacın, çiçeğin, böceğin yaşam alannıda bulunmadan, bitlenmeden, böceklerin istilasına uğramadan. ayaklarına diken batmadan, inek sağmadan, koyun keçi yaymadan, dağda bayırda koşmadan, bir ayı ile karşılaşmadan, balinayı yakından görmeden, fareyi sevmeden bu projeleri yapıyorlar..  Bu insanların çevreye olan tutkularını ve geliştirdikleri projeleri hayranlıkla takip ediyorum.

Endüstriyel konforu, doğayı bozmadan nasıl koruruz derdindeler. Yani temel amaç korunması gereken; konforlu hayatın sürdürülmesini sağlayacak imkanlar bulmak. Zira doğa bu üretilen konforu korumuyor. Tersine direniyor; kendini yok ederek. Savunma mekanizması…

Sormadan da edemiyorum acaba dağda koyunlarını otlatan doğaya daha az zarar veren ve bu nedenle herhangi bir proje üretme ihtiyacı duymayan, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan çoban bir öğrenci mı Yale University’sinde burslu okumayı haketmeli yoksa…. Yoksa özel kolejlerde her türlü konfor içinde yaşayarak, ekonomik, sosyo-kültürel üst sınıfı temsil eden insanlar mı?

Bu çevrecilik projeleri, haberleri hangi piyasaya yarıyor? Biraz gözünüze sokmak gibi olacak ama haberin detayındaki derneğe dikkat edin

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği demek mesele neymiş: sürdürülebilir üretim ve tüketimmiş.

“İnsanoğlu çevre kirliliğine neden olduğu için dünyada 13 milyon türün çeşitliliğini yok olma tehlikesiyle tehdit ediyor.” açıklamasında bulundu.

Mesele neymiş: Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim’miş…

Derneğin Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “İnsanoğlu çevre kirliliğine neden olduğu için dünyada 13 milyon türün çeşitliliğini yok olma tehlikesiyle tehdit ediyor.” açıklamasında bulunuyor… Sahi hangi insanoğlu bunu yapıyor…

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.