“Kumar Tutkusu” ve tutkunun hâlleri…

8 mins read
Kumar Tutkusu ve tutkunun hâlleri…

“Kumar Tutkusu” ve tutkunun hâlleri…

Yönetmenliğini Richard Kwietniowski‘nin yaptığı 2003 yapımı “Kumar Tutkusu” adlı bir film vardı. Philip Seymour Hoffman filmin başrölünde oynuyordu. Dan Mahowny bir banka müdürüydü. Başarılı bir iş hayatı yaşayan Dan’ın ikinci bir karanlık üzü vardır. At yarışlarından futbol maçlarına kadar her alanda kumar oynar.

"Kumar Tutkusu" ve tutkunun hâlleri…

Dan Mahowny’in kumar tutkusu ve bağımlılığı, hayatta kumar oynamaktan başka hiçbir şeyden zevk alamamasına yol açar. Eğer Dostoyevski’nin Kumarbaz‘ını okuduysanız ve roman karakterlerini modern yaşamın içinde görmek istiyorsanız bu filmi seyretmelisiniz. Alaattin Karaca bugün Karar Gazetesinde köşesinden Dostayevski’nin Kurmar romanını inceliyor. İncelerken de insan doğasının hayata karşı yönelimlerini de değerlendiriyor…

Dostoyevski roman ve tutkunun hâlleri…

Alaattin Karaca
Alaattin Karaca

İnsan, çelişkiler yumağı!. Bir sarkaç gibi, iradesi kimi durumlarda bir uçtan diğer uca sallanır durur. Türk romanında pek bulamadığım bir şey bu! Savrulmaz bizim romanların kahramanları, büyük savruluşları yoktur genelde. Büyük savruluş deyince, Cemil Meriç aklıma geldi. “Jurnal”ler büyük savruluşun aynası…

Dostoyevski’nin romanlarını, insanın doğasındaki bu büyük savruluşları, sonucu kötü olacağını bile bile tutkularının peşinde çılgınca ve dört nala koşturmalarını anlattığı için beğenirim. Bu eserlerden biri de geçen hafta okuduğum “Kumarbaz”dı (Çev. Koray Karasulu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020).

Kumar! İnsanı kumara iten duygu nedir? Bütün servetini, kazandıklarını bir anda kaybetme riskine rağmen kişiyi rulet masasından ayırmayan, ruhen ve bedenen esir eden o büyük güç ne? Belli ki şeytansı bir güç! Dostoyevski “Kumarbaz”da işte tam da bu ruh hâlini, kumarda kazanma ve kaybetmenin ruhta yarattığı o büyük gelgitleri tasvir ediyor. Romanın asıl başarısı da bu bence.

Romandan tespit ettiğime göre  kumarbazdaki ilk davranış veya ruh hâli, insanın kazansa ya da kaybetse de kendini frenleyememesidir… Bunun ilk örneğini romanın hem anlatıcısı hem de kahramanı olan Aleksey İvanoviç’te görüyoruz. Kumar masasının karşısına ilk geçtiğinde peş peşe kazanır. Başlangıçta kaybetme riskinin bilincindedir ve “bir an önce gitmek” (s. 18) ister. Ancak gitmez, gidemez! Aynı ruh hâlini ikinci kez gittiğinde de yaşar. Kazanır, tekrar kazanır. İçinden bir ses “Tam o anda gitme[si]” (s. 28) gerektiğini söyler. Yine gidemez! Kalbinde “kadere meydan okumak, ona bir sille indirmek, dili[ni] çıkarmak gibi tuhaf bir duygu” (s. 28) uyanır. O hâlde tüm parasını oyuna sürer, kaybeder. Sonra! Sonrası bir yıkılış! Yıldırım çarpmış gibi masadan uzaklaşır.

Ama bence “Kumarbaz”da okuru derinden etkileyen, onu kahramanla âdeta özdeşleştiren sahne, yetmiş beşlik büyükanne Antonida Vasilyevna Taraseviçava’nın kumar oynama sahneleridir. Dostoyevski bu sayfalarda âdeta bir matkap gibi kullandığı kalemiyle kumarbazın ruhunun derinliklerine iner, onda şahlanan ve dizginlenemeyen hırsı, kaybediş anlarındaki asabî gerilimi ve kazandığındaki engin cömertliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Büyükanne ilk gittiğinde kazananın bir ân önce gitmesi gerektiğinin bilincindedir, bunu yanındakilere söyler de. Ama rulet masasının başına geçince o da kendini kaybeder. Sanki içindeki azgın at şaha kalkmıştır. Baş döndürücü bir cesaret! Ve sonra kazananın ardı sıra dalkavukça yaltaklanmalar! Bahşiş beklentileri. Dostoyevski, zaman zaman ironik bir dille insanın ikiyüzlülüğünü ortaya koyar burada. Ardından kazanmanın verdiği gurur ve büyük cömertlik!

Virüs bir kere bulaşmıştır büyükanneye. Sonra tekrar “Haydi götürün beni!” (s. 104) diye haykırır. Tekrar kumar! Kazandığı ‘zero’da kaybettikçe, artık ‘zero’ iğrenç olur. Kaybettikçe çevresini suçlar. Kaybeder, tekrar kaybeder. Tahvillerini bozdurur. Kontrolü yitirmiştir! Bütün parasını kaybederek otele döner. Bir an aklı başına gelir “Aptal! Aptal kadın! Seni ihtiyar aptal!” (s. 112) der kendi kendine. Ama dizginleyemez tutkusunu. 7-8 saat boyunca masanın başından hiç ayrılmadan oynamış ve kaybetmiştir! Romanda verilen bilgiye göre kumarbazlar bir gün boyunca elinden iskambil kâğıtlarını bırakmadan, hatta sağına soluna dahi bakmadan sandalyelerinde oturabilirlermiş (s. 123).

Tutkunun hâlleri, insandaki gitgeller, kumarın insan ruhundaki yansımaları… Dostoyevski, insandaki bu hâlleri, büyük savruluşları sahici bir biçimde anlatabildiği için büyük yazar!

Baki’nin dediği gibidir insan: Deşt-i fenâda mürg-i heves durmayıp döner! Şu fâni çölde heves kuşu uçup duruyor…

Dostoyevski işte insanda durmadan çırpınan bu heves kuşunu anlatıyor “Kumarbaz”da…

Karar

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386