AB ve ABD Türkiye’yi tekrar gemiye almaya çalışıyor

9 mins read
AB ve ABD Türkiye'yi tekrar gemiye almaya çalışıyor

AB ve ABD Türkiye’yi tekrar gemiye almaya çalışıyor

AB ve ABD Türkiye'yi tekrar gemiye almaya çalışıyor

Author
SINEM CENGIZ

Türkiye ve AB’nin Ankara‘nın tam üyeliği için müzakerelerin başlamasıyla ilişkilerinde yeni bir safhaya girdiği 2005 yılında, pek çok kişi bunun hem ABD hem de Avrupa da dahil olmak üzere ülkenin Batı dünyasıyla ilişkilerinde bir dönüm noktası olacağı konusunda iyimserdi.

Tanınmış bir Türk akademisyen olan Ziya Onis, 2005 yılında Türkiye-AB-ABD üçgen ilişkisinin yararları hakkında şunları yazdı: “ABD ile daha yakın ilişkiler sadece Türkiye’nin AB üyelik arayışına yardımcı olmaya devam etmekle kalmayacak, aynı zamanda izole bir devlet olarak değil, AB üyesi olarak da Türkiye, ABD ile daha dengeli bir ilişki geliştirmede çok daha avantajlı bir konumda olacaktır. Bu da Türkiye’nin ulusal çıkarlarını daha iyi korumasını ve ‘iyi huylu bir bölgesel güç’ olarak geniş Ortadoğu’da daha yapıcı bir rol oynamasını sağlayacaktır.”

O zamandan beri, Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkilerine ciddi şekilde meydan okuyan çok şey oldu. Türkiye AB’ye üye olmadı ve hem AB hem de ABD ile ilişkileri ulusal çıkarlarının korunmasına yardımcı olmadı. Ne de günümüzün Orta Doğu’sunda neredeyse hiçbir ülkenin olabileceği “iyi huylu bir bölgesel güç” haline geldi. Aksine, Türkiye, özellikle 2016’dan bu yana, bölgedeki konumunu pekiştirmek için, ağırlıklı olarak askeri gücün kullanımına ve askeri diplomasinin angajmana dayanan daha bağımsız bir politika izlemektedir.

Dahası, Donald Trump dönemindeki tartışmalı ABD politikaları sadece AB-Türkiye ilişkilerine zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda Washington’un Avrupa ile olan bağlarını da olumsuz etkileyerek transatlantik ilişkide gerginliğe neden oldu. Trump yönetiminin çok taraflılığa ilgisizliği nedeniyle Batı’nın siyasi birliği bozulurken, AB üyesi ülkeler zaman zaman karşıt yönlerde kendi politikalarını izlemeye başladılar. Bu, AB’nin Doğu Akdeniz’den göçmen akışına ve Suriye’den Libya’ya kadar birçok bölgesel konuda Türkiye’ye yönelik yaklaşımını etkiledi.

Joe Biden ABD başkanı olduğu için, ülke dış politikada yeni bir restorasyon dönemine girdi. Bu durum Avrupa başkentlerinde iyimserliğe neden oldu. Trump’ın “Önce Amerika” politikalarına odaklanmasının aksine, Biden’ın çerçevesi Washington’un NATO, AB ve BM ile siyasi ve kurumsal bağlarını geliştirerek koordinasyonu ön planda tuttu gibi görünüyor.

Washington ile Brüksel arasındaki bu yakın koordinasyonun önümüzdeki dönemde Ankara üzerinde etkileri olması muhtemel. Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında bağımsız politikalar izleme konusundaki ilgisi göz önüne alındığında, Biden’ın AB’yi transatlantik çizgiye geri getirmek için Ankara ile ilişkilerini belirlemede iddialı bir rol araması muhtemel. ABD’nin Türkiye ile AB arasında hem tarihsel hem de daha yakın bağlamda daha yakın bağlantıların desteklenmesindeki rolü kritik önem taşıyor. AB, Aralık ayındaki zirvesinde, Ankara’ya yönelik politikasının yeni ABD yönetimiyle yakından koordine edileceğini daha önce belirtmişti.

Biden’ın transatlantik işbirliğini görüşmek üzere sanal olarak katıldığı geçen haftaki AB zirvesinde Ankara için önemli sonuçlar vardı. İlk olarak Türkiye, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in AB liderlerinin yaptırım uygulamama kararını açıklamasını memnuniyetle karşıladı. Buna karşılık AB liderleri, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikili görüşmelerin yeniden başlaması ve BM himayesinde Kıbrıs sorunuyla ilgili yapılacak müzakerelerin yol açtığı son tırmanıştan memnundular.

Dahası, AB liderleri mevcut gerginliğin sürdürülmesi ve Ankara’nın yapıcı bir şekilde devreye girmesi halinde, bloğun Haziran ayındaki Avrupa Konseyi toplantısında işbirliğini ilerletmek ve daha fazla karar almak için Türkiye ile aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir bir şekilde çatışmaya hazır olacağını da kaydettiler. Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu duyurunun olumlu olduğunu belirtti.

Ancak analistlere göre, Ankara’nın bu sözleri olumlu almasının başlıca nedeni, insan hakları ve demokrasiyle ilgili konularda çok fazla baskı olmamasıydı. Zirveden sadece bir gün önce AB, Türkiye’nin kadına yönelik şiddete ilişkin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurması ve Batı’nın takdir ettiği bir merkez bankası müdürünün görevden alınması nedeniyle bu konulardaki güçlü endişelerini dile getirmişti. Üstelik zirveden kısa bir süre sonra Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 22-23 Nisan’da ev sahipliği yapacağı online iklim zirvesine daveti geldi.

Söylemeye gerek yok, Türkiye ile AB-ABD bloğu arasında Rusya’nın S-400 hava savunma sistemi anlaşmasından doğu Akdeniz’e ve mülteciler konusuna kadar hala devam eden meseleler var. Türkiye’nin AB ve ABD ile olan bu köklü meselelerinin bir gecede çözülmesini kimse beklemiyor.

Her halükarda, AB ve ABD’nin transatlantik ilişkilerini yeniden belirlediği bir dönemde, Türkiye ile ilişkiler bu yeni diyalogda kritik bir başlık olarak kalmaya devam ediyor gibi görünüyor. Bu nedenle Türkiye, ABD ile AB arasındaki koordinasyonun sıklaşacağı yeni bir döneme hazırlıklı olmalıdır. Bu tür bir koordinasyonun yankıları son zirveyle ortaya çıktı bile. Bu yüzden Türkiye, daha büyük ABD-AB koordinasyonlarının devam ettiği Batı dünyasına yönelik politikasını şekillendirirken bu yeni durumu da dikkate almalıdır.

Kaynak link

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.