/

Cahit Zarifoğlu anısına bir yazı mı yazsaydım derken

9 mins read
2

Bugün, aslında bu yazıyı gece yazdığım için dün yani 7 Haziran Cahit Zarifoğlu’nun vefat yıldönümüydü. Zarifoğlu, bizim daha çocukluk yıllarımızın yazar kahramanlarından biriydi. “Nasıl ve neden?” derseniz onun özel biyografisi derim. Bizim daha gençlik denemeyecek çocukluk çağımızda bitmeyen bir Afganistan Savaşı vardı. Ve onun işgalci Rus emperyalizmine karşı savaşan Mücahitleri… Bu savaşı bize anlatan, öğreten Zarifoğlu’y du. O’nu bu kitap sayesinde tanıdım. Afgan cihadını anlattığı “Savaş Ritimleri” adlı romanıyla. İşgal günlerini on dört yaşındaki bir çocuğun ağzından anlatıyordu o romanda. Elbette o kitab, benim kuşağım için hep Afganistan meselesine  duygusal yaklaşmamızda etkili olmuştur. Kimi arkadaşlarım ileri ki yaşlarda daha Ruslarla olan savaş bitmeden oralara gittiler. Belki birgün o zamanları yazarım…

Peki bu kitap bizleri neden etkilemişti. Sonuçta bir roman… Dedim ya Zarifoğlunun biyografisi.. Balkanları aşarak otostopla Goethe Enstitüsü giden adam. Kişisel özgürlüğünü ve bağımsızlığını asla bırakmayan bir karakter. Yazarlığı ve şairiliği ticari bir amaç için değil kendi derdi için yapan adam…

Bugün ise evet dürüstçe konuşayım; artık, Cahit Zarifoğlu’nun dünyası, fikirleri, ideolojik yaklaşımları, edebiyatı beni etkilemiyor. Etkilemese de her zaman rahmetle andığım bir insan olarak kalacak. Zira çocukluğumda, gençliğim de çok önemli bir figürdü. Geçmişim önemli karakterlerinden biriydi. Hatta benim kuşağımdan önceki kuşak için daha önemli bir figürdü…

Bu kısa önsözü Fikir Coğrafyasında Adnan Tekşen’in “Cahit Zarifoğlu’nun Şifreli Dünyası” başlığıyla  yayımladığı yazısını okuduktan sonra yazdım. O yazıyı alıntılayarak bitirelim… Belki birgün daha derli toplu birşeyler yazarım…

Tam 33 yıl önce bu dünyadan bir de Cahit Zarifoğlu göçtü. Göçtü ama, dünyanın sanıldığından daha girift ve çok katmanlı bir anlama sahip olduğunu duyuran bir kucak şiirle bizi bir başımıza bırakıp gitti.

O bize dünyayı şifreleyip sunmadı. Çünkü onun baktığı yerden dünya aslında bu şifrelerle yüklü görünüyordu. Yani o bize gerçekte kendisine görüneni sundu. Dünya karşısında duyduğu şaşkınlığı anlatırken, dünyayı çıplak mantıkla ve duyularla kavrayanların bönlüğünü adeta yüzlerine haykırmaktadır.

Şiiri bireyin iç serüvenini deşmesi bakımından yatay, toplumsala uzanması bakımından dikey boyutlara sahipti. Ama galiba en ağır basan yönü yatay boyutuydu. Çünkü toplumsalın, ucuz varılmış bir sonuç olmaması gerektiğini, bireyin iç kazanımlarının sorumluluğunu taşıyan bir toplumsallık olması gerektiğini düşünüyordu..

İlk mısralarıyla son mısraları arasındaki şaşırtıcı benzerliği dikkate alırsak, çok erken yaşta şiirde sesini bulduğunu, ya da dünya karşısındaki aynı duruşunu sonuna kadar muhafaza ettiğini söyleyebiliriz. Bohem izlenimi veren ilk şiirlerinde bile adeta yitik bir hikmetin peşindedir.

Şiiri bazı şiirlerle kimi yönlerden benzerlikler taşısa da ayrı, yani ‘biricik’ bir yerde duruyordu. Kimi zaman 2. Yenicilerin, hatta kimi zaman Sezai Karakoç’un şiirlerine benzeyen şiirler yazmış olabilir. Ama bu onun özgünlüğüne zarar verecek boyutlarda değildi.

Müthiş ve kendine özgü usüllerle çalışan bir muhayyilesi vardı. Çocuk edebiyatına yönelişi bile onun zengin muhayyilesinin zaptedilmez taşkınlığına bulunmuş bir çareydi. O muhayyilenin çocuk edebiyatına çıkış arayan sürece, kendi çocuklarıyla benimkileri yan yana oturtarak masallar anlatmaya başladığı ve benim de dinleyiciler arasında yerimi aldığım dönemde tanık oldum. Coşan bir ırmağı yudum yudum nasıl dışarı bıraktığını bir büyük çocuk olarak gördüm. O hikayelerin irticali haldeki ilk dinleyicilerindenim.

Telefonla arayan bir tanıdığına, (müstear ismi olan) Ahmet Sağlam’la oturduk dertleşiyoruz demesi, onun yalnızlığının hem doğurganlığına, hem de muhayyilesinin yalnızlık dolambaçlarında onu çağırdığı çılgın yolculuklara işaret ediyor.

Zihni ve hayal gücü, kimi zaman kendisinin de ifade ettiği gibi aslında bir bütünlük taşır. Bu nedenle şiirleri hep bir tahkiye üslubuyladır. Bir bütünü anlatmaya kalkar. Şiiri hep bir bütünü anlatır. Ama bütünlüğü bize kopuk kopuk gösteren kendisinin de itiraf ettiği gibi mısralar arasında, hatta kimi zaman cümlenin ögeleri arasındaki dışavurumdaki kopukluklardır. Şiiri, yer yer bu özelliğinden dolayı ilk okuyuşta okuyucuyu yorar.

Yazıyı bitirirken, şiirinin hayatla ilişkisine dair bir gözlemimi daha belirtmek istiyorum. Kimi şairlerde olduğu gibi şiiri, brüt hayatının neti değildir. Şiiri hayatın brütünün kendisidir. Bizi yaşadıklarından süzdükleriyle değil, yaşadıklarıyla baş başa bırakır. O biricik, özgün ve taşkın bir muhayyile ve idrak gücünün seli üzerimize boşalınca kendimize gelmemizi zorlaştıran odur. Onun şiiri hayatın vecizliğini ve berraklığını arayanlar için değildir. Slogancılara yabancı bir şiirdir. Zarifoğlu’nun şiiri, okudukça tad alınan, tadı artan bir şiirdir. Açımlama imkanları da kendi içindedir. Yani anahtarı yine kendindedir.

Onun şiiri, dikkatle açmazsanız, tazyikle üzerinize hayat fışkırtan bir musluk gibidir.

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5420): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1270): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386