Geçici güvenlikte kalıcı sıkıntı

20 mins read

Türkiye’nin güneydoğusunda yeniden başlayan çatışmalar nedeniyle ilan edilen “Geçici Özel Güvenlik Bölgeleri”nin kalıcı göçe yol açabileceği endişeleri var. Geçici güvenlik bölgelerinden birine gittik, halkla görüştük ve bu uygulamanın muhtemel sonuçlarını uzmanlara sorduk.

Abdülkadir Konuksever
Abdülkadir Konuksever

Şırnak merkeze bağlı Cevizözü (Cıfane) köyü doksanlı yıllarda boşaltılan köylerden. Olağanüstü Hal yönetiminin lağvedilmesi ve ardından çatışmaların azalması ile birlikte yedi yıl önce on aile göç ettikleri Şırnak, Silopi ve Cizre’den köylerine geri döndü. Evlerini yeniden inşa eden ve bağlarını, bahçelerini düzenleyen ailelere çözüm süreci ile birlikte yeni aileler de katılmış. Ancak bir süreden beri başlayan çatışmalar sonucu köylerinin de içerisinde bulunduğu alan “Geçici Güvenlik Bölgesi” kapsamına alınmış ancak boşaltmaları için baskı yok. Kararın inisiyatiflerine bırakıldığı Cevizözü sakinleri doksanlı yıllarda yaşadıkları göç mağduriyetini yeniden yaşamayacaklarını söylüyorlar.

‘Bu keçileri kim sağacak?’

Doksanlı yıllarda köylerini bırakarak Cizre’ye yerleşen Zeynep Sayar, ilçede çok sıkıntı çektiklerini ve köylerine yeniden kavuştuktan sonra bırakıp tekrar gitmeyeceklerini söylüyor.

“Köyümüz boşaltıldığında Cizre’ye göç ettik. Çok yokluk gördük ve çok sıkıntı çektik. Bizimkiler şoförlük, inşaat işleri ne bulduysa yaptılar. 20 sene evimizden, toprağımızdan uzak kaldık. Sonra durumlar biraz düzelince geri döndük. Evimizi, bağımızı, bahçemizi yeniden yaptık. Hayvanlarımız büyüyüp çoğaldılar. Şimdi yeniden buralar olağanüstü hal dönemindeki gibi olmuş. Askerler köylülere tebligat yapmışlar. Boşaltmamız için baskı yok ama tehlikeli olduğunu ve güvenliğimizin olmadığını söylüyorlar. İyi de hiçbir yer güvenli değil ki. Cizre’yi görüyorsunuz, her gün insanlar ölüyor, yine oraya mı gideceğiz? Köyümüzde kalırız, öleceksek burada ölürüz. Yoksa bu keçilerimi kim sağacak, bu bahçeyi kim işleyecek?”

mehmet-sirin-bilikMehmet Şirin Bilik köyünü boşalttıktan sonra Giresun’a fındık toplamaya gitmiş. [Fotoğraf: Abdülkadir Konuksever / Al Jazeera Türk]

‘Tekrar fındığa mı gideyim?’

“Gurbetlik çok zor” diyen Mehmet Şirin Bilik, köyünü boşalttıktan sonra önce Cizre’ye sonra da çalışmak için fındığa, Giresun’a gitmiş. O da köyünü bir daha boşaltmayacağını söylüyor.

“Köyümüzü boşaltıp ilçeye gittiğinizde ayak işleri yaptım. Kömür boşalttım, inşaatlarda ve madenlerde çalıştım. İş sınırlıydı. Giresun’a fındık toplamaya gittim. Kendi tarlan, çiftin çubuğun dururken el toprağını işlemek gücüne gidiyor insanın. 20 sene perişanlık çektik. Şimdi köyümüzdeyiz. Rahatımız yerinde, elektriğimiz yok. Bir de çocukların okulu. Gördünüz gelirken yolumuz da yok. Beni karakola çağırıp güvenlik bölgesi ilan edildiğini söylediler. Ben de köyümüzü terk etmeyeceğimizi söyledim. Artık buradan çıkamayız çünkü gidecek yerimiz yok. Tekrar fındığa mı gideyim, valla hiç gidemem. Tek isteğimiz bu çatışmaların durması ve huzur içinde yaşamak. O zaman biz kendimize bakarız.”

mehmet-gungerÇoban Mehmet Günger Süper Kobra helikopterlerinden çekiniyor.

‘300 keçiye bakıyorum’

ÖZEL GÜVENLİK BÖLGELERİ NEDİR?

Özel güvenlik bölgeleri, “2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu” uyarınca oluşturuluyor. Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar nedeniyle meskun mahal dışında, can ve mal güvenliğinin korunması bakımından girilmesinde sakınca bulunan yerlerde operasyonun devam ettiği süreyle sınırlı olmak üzere, Genelkurmay Başkanlığı veya İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vali kararıyla 15 gün ila 6 ay gibi sürelerle güvenlik bölgesi ilan edilebiliyor. Yeterli görülmemesi durumunda uzatılabiliyor.Karar özel güvenlik bölgesi alanları içerisinde yaşayan yöre halkına tebliğ ediliyor. Ancak alanın boşaltılması inisiyatifi yöre halkına bırakılıyor.

Çoban Mehmet Günger köylülerin 300 keçisini otlatıyor. “Özel Güvenlikli Bölgeler” meselesi en çok onu düşündürüyor. Çünkü helikopterlerin sürekli dolaştığını belirten Günger kendisinin örgüt mensubu sanılmasından korkuyor.

“Süper Kobra helikopteri sürekli uçuyor. Keçileri otlatmaya çıkardığımda beni görüyorlar ve dönüp üzerimde bir tur attıktan sonra geri gidiyorlar. Şimdi hava kararınca ne belli ben olduğum? Ya da bir çatışmanın içine düştüğümde ne olacak? Bu aralar yakın yerlerde ve köyün etrafına çıkarıyorum hayvanları. Ama bir süre sonra yetmeyecek. Telef olur hayvanlar, yazıktır.”

‘Korkuyu unutmuştuk’

Mahmut Pusat çözüm süreci ile birlikte 2,5 senede korkuyu unutmuş olduklarını, çatışmalarla birlikte yeniden korkmaya başladıklarını anlatıyor.

“Bu kanın artık durması lazım. 20 sene perişan olduk. Rahat yüzü görmedik. Bizim doğduğumuz, büyüdüğümüz ve ekmeğini yediğimiz topraklardan uzaklaşmamız biteceğimiz anlamına gelir. 2,5 sene korkumuzu unuttuk, inandık ki artık barış gelecek. Sonra yeniden başladı çatışmalar. Allah’a şükür köyümüzün civarında bir sıkıntı henüz yok, ama olabilir de çatışmalar artarsa. Köyümüzü ikinci kez neredeyse yeniden kuruyoruz. Gittiğimiz gurbet yerleri unuttuk. Yeni gelmişken artık gidemem bir yere. Öleceksem burada ölürüm artık.”

mahmut-pusatMahmut Pusat yeniden döndüğü köyünde 2,5 yıldır korkuyu unuttuklarını söylüyor.

‘13 bin kişi göç etti’

Diyarbakır’da bulunan Amed GÖÇDER Başkanı Yılmaz Kan yaptıkları araştırmada çatışmaların yeniden başladığı günden bu yana sadece Silvan’dan 13 bin kişinin göç ettiğini söylüyor. Yaptıkları saha çalışmalarında buna şahit olduklarını anlatan Kan’a göre, yeni ve büyük göç dalgasının önüne geçmek için çatışmaların bir an önce durması gerekiyor.

“Önce 31 alan özel güvenlik bölgesi kapsamına aldı. Zaman içerisinde 98’e ulaştı. Sayı artıp azalabiliyor. Bazı bölgelerde belirlenen tarih uzatılabiliyor bu nedenle net bir rakam söyleyebilme imkânı yok. Dernek olarak Tunceli ve Şırnak bölgelerinde saha araştırması yaptık. Özel Güvenlik Bölgesi kapsamına giren yerlerde köylülere tebligat yapıyorlar ve yaşadıkları alanın güvenli olmadığı söyleniyor. Geneli terk etmek istemiyor. Ancak o alanda çatışmalar yoğunlaşırsa can güvenliği nedeniyle boşaltmak zorunda kalıyorlar.”

yilmaz-kanGÖÇDER Başkanı Yılmaz Kan’a göre şimdiden 13 bin kişi göç etti.

Yılmaz Kan, doksanlı yıllardaki gibi büyük göç dalgalarının henüz yaşanmamasını ise insanların taşıdığı umuda bağlıyor.

“Yaptığımız araştırmalara göre sadece Silvan ilçesinden 13 bine yakın insanın göç ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü çatışmalar, özel güvenlik bölgeleri ve sokağa çıkma yasağı ile insanlar yaşam konforlarını yitiriyorlar. Pek çoğu geçici bir göç dalgası başlattı. Yakın akrabalarının yanına durumların düzelmesini beklemek üzere gidiyorlar. Ama eğer çatışmalar derinleşir ve kalıcı hale gelirse geçici olarak göç edenler daimi olacak, büyük dalgalar yaşanacaktır.”

Ne yapmak lazım?

Amed GÖÇDER Başkanı Yılmaz Kan göç edenlerle yaptıkları görüşmelerde edindikleri izlenimi ‘umut ve sabır’ olarak açıklıyor.

“Doksanlı yıllarda yaşanan göç travması hala sürerken yeni bir göç dalgası tehlikesi ile karşı karşıyayız. Yaptığımız araştırmalarda insanların barış umudunu taşıdıklarını görüyoruz. Bu umut insanların sabretmesini sağlıyor. İki tarafın da masaya yeniden oturacaklarına inanıyorlar. Bizim beklentimiz de o; barış ve müzakereler yeniden başlamalı ve bu çatışmalar derhal durmalıdır. Aksi takdirde mesele içerisinden çıkılamayacak kadar ağırlaşacaktır.”

rustem-erkanSosyolog Rüstem Erkan çatışmaların normal karşılanması tehlikesine dikkat çekiyor.

‘Anormalin normalleşmesi tehlikeli’

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Profesör Rüstem Erkan’a göre özel güvenlik bölgeleri büyük göç dalgalarına neden olmaz. Erkan’ın esas dikkat çektiği yön çatışmaların ve yarattığı travmanın bir süre sonra normal görülmesi ve “anormalin normalleşmesi” esas tehlike.

“Doksanlı yıllarda ölümlerin medyada kapladığı alan gittikçe küçülür ve bir süre sonra görünmez hale gelirdi. Anormalin doğal karşılanmaya başlanması ve toplumsal refleksi zayıflatması esas tehlike. Ben doksanlı yıllardaki gibi büyük göç dalgalarının yaşanacağını sanmıyorum bu özel güvenlik bölgeleri nedeniyle. Zaten o bölgeler büyük oranda insansızlaştırılmıştı. Elbette yaşadıkları alanlarda çatışmalar nedeniyle tarlasına gidemeyen hayvanını otlatamayan insanlar olacaktır. Köye dönüşün tartışıldığı bir dönemde çatışmaların başlaması bu durumu engelleyen bir hal aldı. Yüze yakın bir alandan bahsediyoruz ve özel güvenlik bölge sayısı arttıkça bu durumu birileri için güvenli olmayacak alanlar olarak okumalıyız. Peki gelecek günlerde mesele daha travmatik bir hal alır mı? Evet alır, eğer mevcut realite böyle devam ederse daha önce göç etmiş insanların arasına yenileri katılacaklardır.”

vahap-coskunVahap Coşkun, yakın gelecekte göç beklemiyor ancak çatışmaların daimi niteliğinin göç dalgası yaratacağını söylüyor.

‘Çatışmalar daha can yakıcı olabilir’

Kürt sorunu üzerine çalışmalarıyla tanınan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doçent Vahap Coşkun ise, özel güvenlik bölgelerinin bir mecburiyete tekabül ettiğini, aksi takdirde durumun sivil insanlar için daha can yakıcı bir nitelik kazanabileceğini söylüyor.

“Bu, bir taraftan bir zorunluluk. Zira, sivil halkın çatışmalardan en az zarar görmesini sağlamak, çatışmaları halktan uzak tutmak ve kritik noktalarda güvenliği tesis etmek için halkı bu tür güvenlik bölgelerinin ilan edilmesi bir mecburiyete tekabül ediyor. Aksi takdirde çatışmalar sivil halk için çok daha can yakıcı bir nitelik kazanabilir. Diğer taraftan, güvenlik bölgesinin ilanı hayatı normal rayından çıkarıyor ve olağanüstü bir boyut kazandırıyor.  İnsanlar bu bölgelerde gündelik yaşamlarını idame ettirme imkânını kaybediyorlar. Bu da beraberinde bir zorunlu bir göçü getiriyor. İnsanlar hayatlarını kurtarmak için bulundukları yerden göç etmek durumunda kalıyorlar.”

cocuklarCevizözü köyünün çocukları göç ettikleri yerlerde doğdular. Şimdi köylerinde yaşıyorlar.

‘Göç haberleri alıyoruz’

Çatışmaların başladığı yeni sürece ilişkin Coşkun’un bir de uyarısı var: Çatışmaların daimi niteliği göçü körükler.

“Son çatışmalı dönemde çok sayıda göçün yaşandığı belirtiliyor. Rakamlar muhtelif olsa da bilhassa Silvan, Yüksekova, Lice ve Şemdinli gibi çatışmaların yoğunlaştığı merkezlerde binlerce kişinin göçtüğü haberleri geliyor. Kiminin Irak’a, kiminin de Diyarbakır ve Van gibi en yakındaki kent merkezlerine geldikleri belirtiliyor. Bu göç dalgası daimi bir nitelik kazanırsa -1990’larda olduğu gibi- sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki birçok soruna yol açması kaçınılmaz olur. 1990’ların yükünü henüz tam anlamıyla kaldırmadan, yeni bir göçün açacağı yaralarla karşı karşıya gelir.” 

Kaynak: Al Jazeera

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.