/

Bugün Bayram / Esen Güney yazdı…

7 mins read

Bu gün bayram… Beni çocukluğuma götürüyor. Bayram aslında bir bakıma çocukluğumuz değil midir? 

Çocukluğum Karadeniz’in yemyeşil bir köyünde geçerken bayramların heyecanı bir başkaydı. Yeni giysiler, yeni heyecanlar… Bayram namazımdan sonraki kahvaltı… O günün diğer günlerden ne farkı vardı da o kahvaltıyı hızlıca yapıp, dünyanın en güzel giysilerini giyinip, mahalle meydanına çıkmayı beklerdik. Ondan önce yapılması gerekenler vardı. Anne babamızın elini öpmek. Aslında bu el öpme, bütün gün sürerdi. Elini öpmediğimiz bir büyüğümüz kalmamalıydı. Bu büyüğümüzle karşılaşırsak sıraya girip el öperdik. Ola ki unutursak veya çekinirsek annemiz bizi dürterdi. Bu el öpmelerden sonra hediye olarak şeker, bir üstü çikolata, en üstü ise harçlık olarak verilirdi. Harçlığı zaten en yakınlarımız verirdi. O zamanlar köyde para geçmediğinden benim için en güzel bayram hediyesi çikolataydı. Mahalleden arkadaşlar, kuzenler gelir; kim ne giymiş, saçını nasıl yapmış, incelenirdi. Ev ev dolaşıp şeker toplardık. Benim beklediğim çikolatalar olmazdı bir türlü. O çikolatalar ancak şehre gittiğimiz evlerde nadiren ikram edilirdi. Çikolata önüme geldiğindeyse hepsini almak ister ama nezaket icabı sadece bir tane alma hakkı olmasının hayal kırıklığını yaşardım.

Çikolataya karşı zaafım bununla sınırlı değildi. O zamanlar Nestle çikolatasının bir reklamı vardı. Gökten çikolata yağıyordu. İşte o reklam gece hayallerimi süslerdi. Gökten çikolata yağma düşüncesi, o kadar hoşuma giderdi ki buna inanırdım. Bir gün gökyüzünden; o kırmızı, güzel, kocaman çikolatalardan yağacağına inanırdım. Böylece sonsuza kadar bana yetecek çikolatalarım olacaktı. Hatta bir gün rüyama bile girmişti. En sonunda gökyüzünden çikolatalar yağıyor ve ben de haykırıyordum “Biliyordum, biliyordum bir gün yağacağınızı!” Uyandığımdaysa hayal kırıklığı yaşamadım. Aksine o günüm hep bir tebessümle geçmişti, ağzımda sanki çikolata tadı… Bir rüya bile çocukken mutlu olmamıza yetiyordu. 

Bayramda kalmıştık… Bayramlıklarımızı sabah kirletmemeye özen gösterir, onları bozacak hareketlerden özellikle uzak dururduk. Öğleden sonra  bu özen azalmaya başlar; düğmeler açılır, kollar sıvazlanır, kurdelalar yamuklaşır, saçlar dağılırdı. Eee, oyun oynanıyor, sabahki gibi kalır mı? Bir çocuk olarak ne kadar dayanabilirdik. Akşam o günün yorgunluğuyla onları çıkarırken her birini bir tarafa atardık. Sabahleyin askıda ütülü olan bayramlıklar, akşama her biri bir köşede dağılmış durumda olurdu. Bayramlıklar ancak sabah giyilirken bayramlıktı, akşama diğer giysilerden farkı kalmazdı. Bu da bayramımızın bir parçasıydı…

Bayram bir de yeni insanları görmek demekti. İstanbul’dan, Almanya’dan gelen gurbetçilerdi. “Sen kimin kızısın? Aaa, ne kadar büyümüşsün!” sözlerini duyduğumuz zamanlardı. Bayramlar, bize büyüdüğümüzü hatırlatırdı. Sonra büyüklerin konuşmalarını, hikaye dinler gibi dinlerdik. Gurbetçilerin, belki de yıllardır köye gelmedikleri için anlatacakları birikmiş olurdu . Eee, köyde kalanların da anlatacakları vardı muhakkak… Heyecanla herkesin biriktirdiği haberler, havadisler verilir; en bomba haberler verildikten sonra bir suskunluk olurdu. Bu suskunluk aslında anlatılmayan bir şey varsa onu hatırlamak için verilen araydı. Sonra ufak tefek, kıyıda köşede ne kaldıysa üzerinden geçilirdi. Bir de büyüklerimizin hiç unutamadığı çocukluklarındaki bayramlardı… Herkes çocukluğundaki bayramı arar, dururdu. Nedense her bayram eksikti, her bayram çocukluğumuzdaki bayrama asla benzemezdi. Ah o çocukluğumdaki bayram… Kırmızı kurdelalı elbisem, siyah fiyonklu ayakkabılarım, rüzgarda uçuşan saçlarım, o hepsini almak istediğim çikolatalar, heyecanla yapılan sohbetler, hasret giderilen zamanlar… Bugün bayram… Köyümden, çocukluğumdan çok uzaktayım. Hasretle büyüklerimin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum… 

Tamam, hüzünlenmek serbest ama çok üzülmek yok bu bayram. Eğlenip mutlu da olacağız. Sevgili Barış Manço’nun “Bu Gün Bayram” parçası, bizi bize anlatan bir şarkı. Size bu yazdıklarımı yansıtıyor. Her birimizin kendi bayram hikayesi vardır ya işte oraya götürüyor. Sevdiklerimizle bu bayram bu şarkıyı söyleyelim ve Barış Manço’yu da rahmetle analım…

Esen Güney

Esen Güney Married She has a son and was born in Giresun. She lives in Istanbul. Since 2014, she has been working as a writer and publication editor at fikrikadim.com. She has published essays, stories and interviews. He still continues to write and conduct interviews.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5373): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1260): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386