Musa İle Çoban

11 mins read
Musa İle Çoban

Musa İle Çoban

Musa İle Çoban

Çok eski zamanlarda, bir gün Hazreti Musa bir yoldan geçiyormuş. Yolun kenarında yanık bir ses duymuş. Sesin geldiği tarafa gittiğinde tepenin ardında rabbine dua eden temiz kalpli bir çoban görmüş. Çoban şöyle dua ediyormuş: “Yarabbi, eğer senin nerede olduğunu bilsem kendim gelir sana hizmet ederim; saçlarını tararım; ayakkabılarını dikerim; elbiselerini yıkarım; İlahi, ben seni çok seviyorum; eğer seni görsem canımı kurban ederim; keçilerimin ve koyunlarımın hepsini sana kurban ederim; İlahi, ben sana yoğurt, peynir, yağlı ekmek ve süt getirmek için nerede olduğunu bilmek istiyorum; her gün yanına gelmek, ne işlerin varsa yapmak ve evini süpürmek istiyorum; eğer hasta isen sana bakmak istiyorum…” ve bunun gibi sözler söylüyormuş.

Hazreti Musa çobanın sözlerine öfkelenmiş, ilerlemiş ve çobana seslenerek şöyle demiş: “Ey şaşkın ve cahil adam! Neden böyle saçma sözler söylüyorsun, bu sözler, küfürdür, bu sözler günahtır, bu sözler kötüdür, dikkat etmelisin, hiçbir zaman böyle sözler söylememelisin, hemen sus ve ağzını kapa.”

Çoban şöyle demiş: “Sen de kimsin ve burada ne işin var? Ben kötü bir söz söylemiyorum , kötü bir iş yapmıyorum, ben kendi rabbime dua ve ibadet ile meşgulüm, ben Allah’a tapıyorum, yoksa sen Allah’a tapanlardan değil misin?”

Musa şöyle demiş: “Benim Allah’a tapanlardan olmamam nasıl mümkün olabilir? Ben kendim Allah’ı bilmeyi insanlara öğretiyorum, ben Allah’a ibadet etmiyorsun demiyorum fakat bizim kulluk ettiğimiz Allah’ın evi yoktur, yeri yoktur, yiyeceği yoktur, aciz ve muhtaç değildir; senin söylediğin bu sözleri kim söylerse kafir olur ve dinden çıkar; Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. ”

Çoban çok korkmuş ve çekinerek şöyle demiş: “Öyleyse bu Allah, ona kurban olayım, nasıl bir insandır ki hiçbir şeyi yoktur ve hiçbir şey de istemiyor?!”

Musa şöyle demiş: “Allah insan değildir, insan gibi de değildir; bir olan Allah her şeyden daha yüce ve daha büyüktür, akıl, zeka ve ilim gibidir, göz ile görülmez ve her yerde vardır; hiçbir şeye bağlı değildir, hiçbir şeyden ayrı değildir, her şeye gücü yeter, her şeyi bilir, her şeyin idaresi onun elindedir; işte bizim taptığımız Allah budur.”

Çoban şöyle demiş: “Ben bu şeyleri anlamıyorum, ben Allah’ı seviyorum, ona kurban da olurum, onu görmek istiyorum, ona hizmet etmek ve ayaklarının altındaki tozu yüzüme sürmek istiyorum. Esasen sen kim oluyorsun da beni Allah’tan soğutmaya çalışıyorsun!”

Musa şöyle demiş: “Ben Musa’yım, Allah’ın peygamberi; Allah bizden güzel işler yapmamızı ister. Eğer Allah’a hizmet etmek istiyorsan insanlara iyilik yapmalısın, hiç kimseye kötülük yapmamalısın, Allah böyle istiyor ve kendisi için hiçbir şey istemiyor, hiç kimse de Allah’ı göremez. Sen de söylediğin sözlerden tevbe etmelisin ve artık böyle sözler söylememelisin; bu sözler günahtır, söylediğin bu sözlerden dolayı Allah’ın gazaba geleceğinden, gökten bir belanın geleceğinden, bir ateşin gelip halkı yakacağından korkuyorum; eğer bir kez daha o sözleri söylersen dinden çıkarsın ve Allah seni sevmez.”

Çoban şöyle söylemiş: “Ey Musa, sen beni ümitsizliğe düşürdün, sesimi soluğumu kestin, içime bir ateş düşürdün, ben korkuyorum ve artık ne yapacağımı bilmiyorum. Yazıklar olsun bana, ne kadar da bedbahtım.”

Çoban korku ve pişmanlıktan elleri çırpmış, gömleğini parçalamış ve bir ah çekmiş; Musa’dan yüz çevirmiş, ağlayarak çöle yönelmiş, gitmiş ve uzaklaşmış.

Musa da bu nahoş karşılaşmadan pişman olmuş; Allah’ı bilmeyi bu saf adama nasıl öğreteceğini düşünüyormuş; böyle şaşkın bir haldeyken, Allah katından ona şöyle vahiy gelmiş: “Ey Musa, bu davranışınla kulumuzu bizden ayırdın. Sen insanları bize yaklaştırmak için peygamber oldun, onları ümitsiz bir hale getirmek için değil. Ey Musa, insanların Allah’ı anmasını ve ümitvar olmalarını istiyoruz; okumuşlar daha iyi sözler söyleyebiliyorlar fakat saf insanlar da Allah’a ibadet etmelidirler. İnsanların amellerinin iyi olması gerekiyor, herkes güzel söz söylemeyi bilmiyor, eğer bir kalp Allah’a inanıyorsa iş tamamdır. Biz seni Allah’a çağırasın ve kalplerini iman nuruyla aydınlatasın diye gönderdik; bu çoban her ne idiyse de bizim dostumuzdu, Allah’a yönelmişti ama sen onun kalbini kırdın, Ey Musa …”

Sanki, Musa’ya şöyle söylenmiş gibiymiş:  “Ey Musa, dünyada gözle görülmeyen Allah’a iman eden, bir dini, bir peygamberi ve bir kitabı bilen kimseler bulunuyor: yine Allah’ın yerine puta tapan, yılana tapan, buzağıya tapan ve insan aklının nefret ettiği şeylere tapan kimseler de var; insan demek ilk önce bu sapmış kimseleri Allah’a çağıran kimse demektir, yoksa, Allah’a kulluk edenleri inciten, putperestleri kendi haline bırakan kimse demek değildir.” Bu sırada Musa çobana söylemiş olduğu sözden pişman olmuş, utancından içine bir ateş düşmüş ve hemen çobanın ardından koşmuş; çobanın gittiği yoldan koşarak onu takip etmiş; sonunda ona yetişmiş ve şöyle demiş: “Ey çoban, müjdeler olsun, çünkü Allah’tan izin çıktı, ben sana çok zorluk verdim; artık hiçbir adap ve tertip arama, daralmış gönlün ne istiyorsa söyle; sen Allah ile konuş, Allah’ı her halükarda an, artık Allah’ı hangi dille övebiliyorsan Allah kabul ediyor ve onun gerçeğini biliyor, senin kalbinin temizliğini beğeniyor.” 

Çoban şöyle demiş: “Ey Musa, benim için iş işten geçti, ben pişmanlıktan öyle yandım ki bilmediğim ne varsa öğrendim, Allah her şeyi biliyor, benim gönlümdeki durumu da herkesten daha iyi biliyor, ben gönlümün Allah sevgisi ile dopdolu olduğunu ve günahkar olmadığımı  biliyorum; eğer dilim güzel sözler söylemeye güç yetiremiyorsa dilimi tutarım; artık söyleyecek bir sözüm yok vesselam.”

Uyarlayan: Mehdî ÂZERYEZDÎ

Güzel Çocuklara Güzel Hikayeler (قصّه های خوب برای بچّه های خوب)

Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden Seçmeler

Farsçadan Çeviren: Ersin SELÇUK

Ersin Selçuk

Ersin Selçuk, Dicle Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi, 1969 İstanbul doğumlu, Evli, dört çocuk babası