Cennet Yemeği

20 mins read
Cennet Yemeği

Cennet Yemeği

Cennet Yemeği

Bir varmış bir yokmuş. Bütün tilkiler gibi hileci ve kurnaz olan bir tilki varmış. Bu tilkinin arslan ve kaplan gibi avlanmak için gücü ve kuvveti olmadığı için mecburen daima dalkavukluk, hile, kandırma ile daha küçük kuşları ve hayvanları  aldatıyor, güzel sözlerle onlara yaklaşıyor ve daha sonra birdenbire onları yakalayıp yiyormuş.

Bir gün tilki çölün ortasında bir yoldan gitmekteymiş ve kendi kendisine şöyle düşünüyormuş: “Bu gün hiç bir şey yemedim ve çok açım, dikkat etmeli ve eğer bir tavşan, keklik, kuş, horoz gibi bir şeyle karşılaşırsam öyle bir şekilde davranmalıyım ki benden korkup kaçmasın.” Tilki yavaş yavaş yürüyor ve hayvanlardan dişlerime göre bir tanesini görürsem nasıl bir tutum takınayım ve onlara yaklaşabilmek için ne diyeyim diye  plan yapıyormuş. Fakat aniden yolu üzerinde tuhaf bir şey görmüş; yolun ortasında bir tutam ot saçılmış ve onun etrafında birkaç parça sopa ve biraz ip düşmüş imiş; onların arasında da taze bir balık görülüyormuş, etine dolgun ve taptaze bir balık!

Tilki önce açlığın şiddetinden gözlerinin yanlış gördüğünü ve balık görmenin bir gerçekliği olmadığını (gerçekten bir balık görmediğini) zannetmiş fakat biraz ilerlemiş ve iyice bakmış bakmış ki evet, gerçek bir balıkmış ve balığın etinin kokusu da burnuna geliyormuş.

Belki de eğer bir başka etçil bir hayvan olsaymış hemen gidip balığı yermiş, fakat tilki aç olmasına rağmen olduğu yerde durmuş ve kendi kendisine şöyle demiş: “iyi, bunun balık olduğunda bir şüphe yok, balığın eti de çok lezzetlidir, ama ben balığın buraya nereden geldiğini anlamalıyım. Burası deniz kenarı değil ki balık kendisini sudan dışarı atıp telef olmuş diyelim, balıkçı dükkanı da değil, mutfak da değil, balık kendi ayağıyla buraya gelebilecek bir çöl hayvanı da değil. Öyleyse bu balığın çölün ortasında bulunması şu iki durumdan biri olabilir: ya bu sopalar ve ipler av için yapılmış bir tuzak ve bu balığı bir avcı buraya bırakmış, kendisi de tamahkar bir hayvanı tuzağa düşürmek için bir köşede gizlenmiş, ya da  bir balıkçı denizden çok miktarda balık tutmuş ve bu yoldan geçmiş, bu balık da çıkınından düşmüş ama farketmemiş. Her halükarda tehlike ihtimali var ve balığı yemek konusunda acele etmemek gerek.”

Tilki ondan bir süre önce av için yapılmış tuzağın nasıl birdenbire yerinden oynayıp arkadaşlarından birini tuzağa düşürdüğünü bir defa görmüş imiş. Bu yüzden hiçbir zaman durumunu tam bilmediği şeyleri alıp yemek konusunda acele etmeyeceğine dair kendi  kendisine söz vermiş. Bugün de kendi kendisine şöyle demiş: “halihazırda bu çölde balığı götürecek hiç kimse bulunmuyor, o halde denemek için bir vesile buluncaya değin balığı bırakmam daha iyi olur. Belki de balıktan daha iyi olan başka bir yiyecek bulunur.”

Tilki, balığı olduğu gibi bırakmış ve yolda ilerlemiş fakat epeyce yol almış ve yiyecek hiçbir şey bulamamış; nihayet uzaktan aynı yolda gitmekte olan bir maymun gözüne ilişmiş,

Tilki, maymunu yiyemeyeceğini biliyormuş fakat herkesi yumuşak ve tatlı dil ile aldatabileceğini biliyormuş; maymunu görünce aklına bir hile gelmiş ve kendi kendisine şöyle söylemiş: “bir numara yaparak maymunu balık sofrasına kadar götürürüm ve sırrını anlarım.” Durum böyle iken hilesine başlamış; aceleyle yaklaşmış ve arkadan maymuna “Çok saygıdeğer maymunbaşı hazretleri, bir konuyu arzedeyim. Lütfen biraz bekleyiniz” diye seslenmiş.

Maymun, başını çevirmiş ve tilkiyi görünce yeniden yürümeye başlamış; bir ağaca yaklaşır yaklaşmaz ağacın üstüne çıkmış ve oraya oturmuş. Tilki de ağaca yaklaşmış ve maymunun önünde durmuş, maymuna saygı gösterisinde bulunmuş ve hızlı hızlı şöyle konuşmaya başlamış: “Efendim selam arz ediyorum, sizinle burada karşılaştığım için Allah’a şükrümü nasıl eda edeceğimi bilemiyorum. Bugün sonunda amacıma ulaştığım ve huzurunuzda bulunma şerefine nail olduğum için çok sevinçliyim. İnanınız bugün bütün çölü ve ormanı sizi arayarak geçirdim ve sonunda buraya vardım. Allah’a şükürler olsun, şu anda rica ederim acele buyurunuz çünkü vakit çok az, aşağı buyrun, rica ederim, istirham ediyorum, herkes sizi bekliyor.”

Bu söylenenlere şaşıran maymun “Ne söylemek istediğini anlamıyorum. Bu sözlerinle ne kastediyorsun?” diye yanıt vermiş.

Tilki “Gayrı, şu anda bütün hayvanlar ormanın meydanında toplanmış, sizin teşrif buyurmanızı bekliyorlar. Rica ederim buyurunuz çabucak geri döneriz, yolda sohbet ederiz.” demiş.

Maymun şöyle sormuş: “Hayvanlar mı? Benim gelmemi mi bekliyorlar?  Neden?  Ne olmuş ki? Kesinlikle bir yanlışın var! Benim hayvanlarla bir işim yok.”

Tilki şöyle demiş: “Vah vah! Sizin hala haberiniz olamadığına göre dün ormanda olmadığınız belli oluyor. Bugün sabahleyin ormanda kıyamet kopuyordu. Dün bütün yırtıcı, kanatlı ve otobur hayvanlar  toplanmışlar, büyük arslanı başkanlıktan azletmişler ve o da ormandan kaçıp gitmiş. Artık, arslan çok kötü olmuştu, herkese zulmediyordu ve zorbalık yapıyordu. Mecburen hayvanlar hepsi birden elele verdiler ve onu başkanlıktan düşürdüler, sonra başkanlık makamına kimi kendi başkanları ve emirleri yapacaklar diye seçmek için oy topladılar; hayvanları hepsi bizim önderimiz maymunlar arasından seçilmelidir dediler.”

Maymun şöyle demiş: “bu iş bana göre doğru bir iş değil. Bir maymun ne kadar zeki ve siyaset bilir olsa da öteki hayvanları kendi emri altına alamaz. Elbette biz maymunlar her işi iyi yapabiliriz fakat başkanlık külahı bizim başımıza büyük gelir. Ben bu işi kabul etmiyorum, hayvanların başkanı aklı ve şuuru herkesten daha fazla olan bir kimse olmalıdır ve gücü de herkese yetmelidir.”

Tilki şöyle demiş: “Lütfen ilgisiz kalmayınız. Hayvanların tümü razı olduklarında artık bir sorun olmaz. Bugün artık zorbalık ve kabadayılık devri geçti ve herkes oy verip kendileri birisini seçtiğinde tabi ki onu destekleyeceklerdir de. Hasbelkader maymunların liyakati de herkesten daha fazladır, maymunlar insanların dilini daha iyi anlarlar, ağaca çıkabilirler, yetenekli ve akıllıdırlar, zoru ve haydutluğu da başka bir kimse beğenmez. Hayvanların adil ve bugüne dek maymunlar taifesinden hiçbir kimseden bir kötülük görmemiş olan bir öndere ihtiyacı var; maymunlar taifesi de tek ses ve tek yürek sizi seçtiler ve şimdi ormanın meydanında kutlama yaptılar; ben işleri yoluna koymak için bir an önce teşrif edesiniz diye size haber vermekle görevlendirildim. Artık, sizin sorumluluğu kabul etmekten kaçınmanız iyi olmaz. Fedakarlık yapmak gerek, hizmet etmek gerek, herkes bekliyor, rica ederim buyrun gidelim.”

Tilki şöyle demiş: “Artık iş tamamdır, fırsatı kaçırmamak gerek, acele ediniz, buyrun gidelim.”

Bu teklife sevinen maymun ağaçtan aşağı inmiş ve tilkiye yoldaşlık etmiş, gelmiş oldukları yoldan geri dönmüşler. Fakat maymun hala tereddüt ediyormuş ve tilkinin sözlerine inanmıyor gibiymiş. Tilki de maymuna düşünme fırsatı vermiyormuş ve arkasından konuşmalar yapıyor, başkanlıktan, hükümetten ve önderlikten bahsediyor, maymunu sorumluluğu kabul ettikten sonra daima adaleti gözetmesi ve arslanın yaptığı zulümleri gidermek için çalışması ve böylece bütün hayvanların maymunun adaletinin gölgesinde Allah’a şükürlerini yerine getirecekleri ve rahat bir nefes alacakları konusunda teşvik ediyormuş. Bu şekilde gidiyorlarmış ve tilki sürekli konuşuyormuş; balık sofrasına varmak üzere olduklarında tilki sözlerinin ardından şöyle söylemiş: “Ben daima fal tutmaya ve istihare yapmaya inanırım; bazıları fal, istihare ve bu gibi şeylerin hurafe olduğunu söylerler fakat ben babamdan bunların gerçek olduğunu işittim. Babam her şeyi biliyordu. Hiçbir zaman bilmiyorum demezdi, eğer bir şey söyler de kabul edilmez ve delili sorulursa öfkelenirdi fakat bu konuda ben kendim de tecrübe ettim, ne zaman içimden niyetlensem ve Allah’tan bir yol göstermesini istesem işin iyisi ve kötüsünün bana malum olacağı bir mucize gerçekleşir.  Şimdi de bu işte hayra niyet etsek ve işin hayrını ve şerrini Allah’tan sorsak iyi olur.”

Daha sonra tilki ellerini göğe doğru kaldırmış ve şöyle demiş: “Allah’ım, ya rabbim, sen her şeyin zahirini ve batınını bilirsin, biz huzurundaki bütün iyilerle ve sana yakın olanlarla sana yemin ederiz ki eğer maymunun başkanlığı ve önderliği kendisi ve tüm hayvanlar için hayırlı, iyi ve mübarek ise onun güzel ve hayırlı olduğuna dair bir işaret bize göster. Eğer akibeti kötü ise kötü olduğuna dair bir işareti bize göster. İlahi, ya rabbi sen herkesten daha iyi bilirsin.”

Bu sırada balık sofrasına yaklaşmışlar imiş ve tilki birdenbire sevinçle şöyle bağırmış. “Allahu ekber! Gördün mü, duamız kabul oldu, istihare iyi çıktı ve bizim falımız hayır ve güzellikle yoldaş oldu! İşte bu da alameti: balık; kupkuru çölün ortasında taptaze bir balık. Belki de Allah’ın hayır ve bereketi göstermek için cennetten göndermiş olduğu bir cennet yemeğidir. Şimdi bizim aziz maymunumuzun bu cennet nimetiyle ağzını tatlandırması ve gelişmelerden dolayı sevinmesi gerekir.”

Çok şaşırmış olan maymun sevinçle ve gülerek tilkiye şöyle dedi: “doğru söyledin. Bu bir mucize fakat rica ederim önce siz buyrun, biz birbirimizle beraberiz ve Allah ne verirse birlikte yememiz gerek.”

Tilki şöyle cevap vermiş: “Mümkün değil, benim böyle bir şeye cüret etmem imkansız. Bu cennet yemeğini sizin hatırınız için gökten gönderdiler ve sizin hakkınız, ben Allah benim duamı kabul ettiği için sevinçliyim. Biz de kadir kıymet biliriz, rica ederim siz buyurun bu tatlı balığı yeyin ve hayvanlar beklediği için çabuk gidelim.”

Cennet yemeğini yemek için iştahlanan maymun düşünmeksizin balığa doğru gitmiş ve balığı almak için elini uzatmış fakat daha eli balığa değmeden tuzaktaki değnek  ve ipler yerinden fırlayarak maymunun eli ve ayağının üzerine kapanmış ve tilkinin öngördüğü gibi maymun tuzağa yakalanmış.

Tilkinin artık söyleyecek bir sözü yokmuş. Tuzak kendi görevini yerine getirmişti, avcı da henüz ortalarda yokmuş. Tilki fırsatı ganimet bilmiş ve hemencecik kenarda kalan balığın yanına varıp yemeye başlamış. Bütün bu dil oyunlarının işte bu balık için olduğunu daha anlamayan maymun tilkiye “Peki neden böyle oldu? Neden ben yakalandım ve balığı sen yiyorsun?” demiş.

Tilki şöyle demiş: “Evet, herkes kendi işini iyi hesap etmeli. Başkanlık ve büyüklük bazen zindan, esaret ve bu gibi şeyleri beraberinde getirebilir. Sen yakalandın çünkü balığı gördün ama tuzağı görmedin, ben de balığı yiyorum çünkü kendi işimde hesabımı iyi yaparım ve dereyi görmeden paçayı sıvamam.”

Uyarlayan: Mehdî ÂZERYEZDÎ

Güzel Çocuklara Güzel Hikayeler (قصّههای خوب برای بچّههای خوب)

Sindbâdnâme’den Seçmeler

Farsçadan çeviren: Ersin SELÇUK

 

Ersin Selçuk

Ersin Selçuk, Dicle Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi, 1969 İstanbul doğumlu, Evli, dört çocuk babası

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5373): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1260): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386