Eşekli Kütüphane

7 mins read

 Eşekli Kütüphane

Eşekli Kütüphane 1

Sokaklarında köpeklerin uluduğu tenha mahalledeki evlerde konu komşunun geceleri toplanıp cinli perili hikâyeler anlattığı, televizyonun evlere teşrif etmediği, çamaşırların odunla dövüldüğü seneler.. Takvimler 1943 senesini gösterirken genç bir memur olan Mustafa Güzelgöz, kütüphaneci olarak Ürgüp’ün Tahsin Ağa Kütüphanesine tayin edilir… Heyecanlı, yeni memur meraklı okurları beklemeye başlar yeni görev yerinde. Günler, haftalar geçer, ne gelen olur ne giden. Kimseler uğramaz kütüphaneye. Tolstoy’un, Jack London’un, Ömer Seyfettin’in, Reşat Nuri Güntekin’in canı sıkkın ruhları dolaşır kütüphanenin içinde. Biz buraya kitapları beklemeye mi geldik, diye sorar, mesai arkadaşlarına. Halinden memnun memur arkadaşları: “Kimse kütüphaneye gidip kitap okumaz, yapacak bir şey yok” cevabını verirler.

Gönlü razı olmaz oturarak çürümeye. Hayatta iz bırakmak için, hayatın sokaklarında dolaşmaya karar verir. Baktı olacak gibi değil, çevresindeki insanlarla konuşur, yoldan geçeni çevirir.

“Neden gelmiyorsunuz kitap okumaya, koskoca yazarlar siz geleceksiniz diye bekliyorlar kütüphanede”
“Beyim, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; okuyup da ne yapacağız?
“Eğer okuyacak olursanız, yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur.”

Kimse kulak asmaz çağrısına. Mimiklerinde hükûmetin donukluğu gezinen amirleri de; “Otur maaşına bak, boşuna yorma kendini, kütüphaneye gelseler maaşın mı artacak” deyince, utancından bakamaz olur kitapların yüzüne. Üzgün, mahcup; düşünür durur. Zamanın koşulları elverişsizdi. İnsanlar, sokaklar, düşünceler, fikirler, hayaller kapkaranlık bir yokluk içinde kıvranıyordu. İnsan ne yapabilirse ancak kendi gücü ve becerisiyle yapmak zorundaydı .Derken parlak bir fikir belirir genç memurun gözlerinde. Bin bir uğraşla, atalet hastalığına yakalanmış bürokratları ikna eder. Bir eşek alır. İki tane sandık yaptırır. Bu sandıklara iki yüz kitap sığdırır. Tolstoy’u, Ömer Seyfettin’i, Jack London’u ,Reşat Nuri Güntekin’i eşeğe bindirip başlar köy köy gezmeye. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir adam köy meydanında toplaşan meraklı minik ellere birer kitap bırakır.

 Eşekli Kütüphane

“Çocuklar bunları okuyun, haftaya yeniden geleceğim, başka kitaplarla değiştireceğim, aman yıpratmayın, başka köylerdeki arkadaşlarınızda okuyacak”

İple çeker çocuklar eşekli kütüphanenin geleceği günü; sevinçle, alkışlarla karşılarlar her gelişini. Devlet, buralarda bir yerde bayrağımı dalgalandırıp varlığımı temsil eden bir köy olacaktı, gidip hizmet götüreyim demezken, nice yazarları, şairleri bir eşeğin sırtında bozkır köylere taşır. Kavruk yüzlü köylüler, Nazım’ın, Cahit Zarifoğlu’nun, Refik Halit Karay’ın, Ahmet Hamdi‘nin gözleri ile bakmaya başlarlar eşekli kütüphaneciye.

Uçsuz bucaksız bozkırlardan başka bir şey görmeyen bu gözler, dünyanın en ücra köşelerini görür bu sayede. Okuma yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerinde dersler vermeye başlar. Köye 10 tane dikiş makinesi alır. Halıcılık kursları başlatır Bölgede halıcılığı canlandırır. Namı tüm bölgeye yayılınca insanlar kütüphaneye de gelmeye başlarlar artık.

Günlerden bir gün Valilik, görev tanımını ihlâl ediyor, yan gelip yatmıyor diye hakkında soruşturma başlatır. Çatık kaş hükûmet dedikleri zat; zorunlu olarak emekliye ayırırlar 50 yaşına varmış Mustafa Amcayı. Görevinden alınır ama artık o köylülerin gönlünde bir kahraman, efsane olmuştur çoktan. Mustafa Amca 2005 yılında vefat eder. Ürgüp halkı çok üzülür, aralarında toplanıp, Ürgüp’e eşekli kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.. Çoğu insan hayattan gelip geçer. İz bırakmadan. Hoş veya boş bir seda olarak. Bazı insanlar ise geriye bir şeyler bırakır. Galiba ölümle baş etmenin en iddialı yoludur bu. Bir şeyler bırakmak. Öldükten sonra da unutulmamak. Bunun için ihtiyacımız olan tek şey, enerjimizi harekete geçirecek olan Mustafa Amca’nın sahip olduğu gibi bir tutkudur.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5373): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1260): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386