İki Büyük İstila

7 mins read
İki Büyük İstila

İki Büyük İstila

İki Büyük İstila

İslâm Coğrafyası iki büyük istila ile karşı karşıya: 1- Müslüman Moğol Devletleri İstilası, 2- Gavur (yabancı) Moğol Devletleri İstilası. Bu istilalar sadece katliamları değil, sakat kalmaları, tecavüzleri, şehirlerin yıkımlarını, başta eserler olmak üzere her türlü talanları da aşarak coğrafyanın Florasına (bitki yapısına) ve Faunasına (hayvan popülasyonuna) kadar ulaştı.

Müslüman Moğol Devletler, ürettikleri her türlü “haklı” gerekçelerle hareket edip istedikleri zaman olguları manipüle edebiliyor. Bu durumu sağlayan iki faktör var: 1- kendilerini denetleyecek bir mekanizmanın olmayışı, 2- kendilerine karşı çıkabilecek bir yapının (entelektüel-aydınlar-akademisyenler-medya-STKlar) olmayışı. Birincisi; modern devletin oluşumuyla da alakalı sorunları içerirken ikincisi; bu devletler altında yönetilen kişi kurum yapılarla alakalı. Şayet bu ikisinden birine hesap kesilecekse, büyük suçlu ve günahkar aranacaksa; Müslüman Moğol Devletler, bu konuda hareketlerini ve meşruiyetlerini ikincilerinden daha fazla aldıklarından dolayı ikinciler felaketlerin ortağı sayılabilirler. Gerçekten de Suriye’nin yok olmasında Akademisyenlerin, Aydınların, Medyanın Ve STKların (özellikle Müslüman cemaatler- vakıflar-tarikatler-dernekler) çok büyük rolü ve katkısı oldu. 

Gavur (yabancı) Moğol Devletler ise; tüm modern anlayışa, gelişmişliğe rağmen, neredeyse hiç değişmeyen Kolonyalist durumu sürdürmeye devam ediyor. Silah endüstrisini elde tutanların, kendi coğrafyası dışında savaş sürdürenlerin inanılmaz ikiyüzlü ve çelişkili tavırları, insanları derin şizofreniye sürüklüyor. Son çeyrek yüzyılda -25 yılda- İslâm coğrafyasında 4 Milyondan fazla insan katleden (diğer felaketleri saymadan) ABD, hem Müslüman Moğol Devletlerin hem de bunun altında yaşayanların en iyi ve büyük müttefiki. İşin trajik taraflarından biri; sadece ABD’nin  katlettiği insan sayısını tam olarak bil-e-meyişimiz olması söylenebilir: “4 milyondan fazla” fakat ne kadar? Bu fecaat, insanların katliam sayısı olarak bile değer görmediği ya da sıradanlaştığı anlamına geliyor. Bilimsel düşünceyi veriye indirgeyenler, veriyi nicelikle ölçenler, kendi kriterlerine dahi sadık kalmayan bir sahtekarlık sergiliyor. 

Coğrafyadaki istilalardaki en ciddi problemlerden biri, insanların yüzleşmeleri gereken büyük ve derin çelişkiyle örüntülüdür. Bu derin ve büyük çelişki; İlke ile Çıkar (fayda-menfaat) arasında yer alır. Bugün tamamen hakim olan niceliksel akıl sayesinde çıkarlar en rasyonel, gerçekçi, normal hatta olması gereken bir konuma yükseldi. Dolayısıyla neredeyse her akademisyenin aklında ve ağzında “devletlerin dostu düşmanı değil, çıkarları olur” sözü rahatlıkla dolaşıyor. Şayet bu çıkar merkezli iddia doğru ise; o halde bunun zorunlu sonuçları olur: Buna göre; coğrafyadaki felaketler, ne olursa olsun, cari işlem çerçevesinde “muhasebeye” dahil edilmelidir. Onlar karın ve zararın verilerine yazılmalı sadece o gözle değerlendirilmeli ve kayda geçirilmelidir. Hem çıkarlardan bahsetmek hem de öte yandan “İslâm Medeniyeti” edebiyatı yapmak, Şark’ın kendine özgü kurnazlığı olabilir. Siyasette devletlerde “İlke” tartışması, uzun bir düşünsel sorun alanıdır. Halk da şimdi değil her zaman mide-çıkarlar ve güvenlik-ihtiyaçlar ile hareket eder. Buraya kadar normal fakat entelektüel-aydın yani düşüncenin bu denli işlevsel-çıkar merkezli, siyasal ideolojik aygıt konumuyla davranması hiç de normal görülebilecek bir durum olamaz. Modern bilim+adamları ve düşünce, bu tür konumuyla ümit beslenecek şey olmaktan hızla çıkıyor gibidir. 

İki büyük Moğol istilası karşısında ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Özellikle Müslüman Moğol Devletleri nasıl durdurulabilir, nasıl  engellenebilir, bilinmiyor? Her türlü felaketleri yaşayanların da ondan nasıl kaçınabileceği, kurtulabileceği, meçhul.

İster devlet düzeyinde yüksek bürokrat, ister entelektüel-aydın, ister sıradan halk olsun fark etmez, ilk felaket, çelişkilerin normalleştirilmesi ile başlıyor. Çelişkiler normalleştikçe kötülük sıradan “niceliksel” bir veriye dönüşüyor. Ondan sonrası ise; hep bildiğimiz, yaşadığımız şeyler.

Yazarın önceki yazısı için TIKLA: