Türkiye bir Latin-Amerika Ülkesi Değildir

10 mins read
Türkiye bir Latin-Amerika Ülkesi Değildir 1
Servet Kızılay

Türkiye arada kalmışlığı ile hep bir karşılaştırma konusu olmuştur. Eksen tartışmaları, bu karşılaştırmanın en belirgin tarafını oluşturur. Oysa post-modern bir çağda benzerlikler önemsiz ve değersizdir. Benzerliklerden daha çok farklılıklara odaklanmamız gerektiği söylenir. Öyle ya! Tarihsel ve kültürel ayrımlar, ayrılıklar, tüm şeylere nitelik kazandırır. Hem benzerlikler tehlikelidir; farklılıkları “yok eder”, “yok sayar”. Onun Totaliter olduğu; şeyleri ezdiğini, üstünü kapattığı iddia edilir. O halde biz de bu modaya uyup Türkiye’nin eşsiz benzersiz, karşılaştırma yapılamayacak kadar ünik olduğunu kabul ederek hareket edelim. Onun Latin-amerikan ülkelerinden, devletlerinden ne denli farklı olduğunu belirtelim. 

Darbe’ girişiminin dördüncü yılında; darbelerle anılan bir kıta (latin-amerika) ile olan benzemezlikleri göstermek, konumuzu açıklığa kavuşturabilir. Bu yüzden sıcağı sıcağına  meseleyi ele almak, iyi olacak gibidir. 

Şimdi; Latin-amerika devletlerine bakarak ülkemizin onlarla sadece coğrafi olarak değil “her” açıdan nasıl farklı olduğunu görelim:

Hondurasta; Cumhurbaşkanı Gladyo yapılar tarafından esir alınmıştır. Şiddet-savaş lobileri için Akademisyenler, Üniversiteler, Aydınlar, Medya sistematik olarak tüm güçleriyle çalışır. Silahlı kuvvetler kendini ülkenin gerçek sahibi gibi görür. Ülkedeki sivil yapılar, odalar, dernekler, STKlar görevli gibi çalışır. Ülke gizli bir muhaberat devleti olmuştur. Mafya başını almış gider. Ama halk coşku içinde “özgürlük” kutlamaları yapar, festivaller düzenler.

Nikaragua’da; ülke sürekli askeri darbe tehdidi altındadır fakat halk bu darbelerden bazılarını engellemeyi başarır. Bu durumda “özgürlük” şarkıları tüm yurtta söylenir fakat şarkılar nutuklar, kahramanlık öyküleri pek uzun sürmez. Ülke şiddet-savaş lobilerinden geçilmez. Siyasal çözüm olarak şiddet ve savaş tek çözüm yolu olarak görünür. Gladyo yapılar çeşit çeşittir, adeta bir Gladyo cenneti gibidir. Mafya her şehirde, sokakta beylik kurmuştur.

Guatemalada; Eğitim, düşünce hayatı çok karmaşıktır fakat onu düzenleyen merkez tekel gibidir. Kimin entelektüel olacağına bile devlet karar verir. Üniversitelerde yeterli puan almadıkça insan bilgili sayılmaz. Devlet sınavı ve puanı aynı zamanda her seviyenin belirleyicisidir. Öte yandan Akademisyenler ülke sorunlarına izin verildiği ölçüde karışır. El altından ise Gladyo ve Savaş Lobilerini mutlu etmek için çalışır. Guatemala’da ülke 40 yıldır iç-savaş yüzünden muzdariptir fakat üniversiteler bu “tehlikeli” konu için 40 adet alternatif proje, teklif, çalışma vb sunmamıştır. Üniversiteye girerken kimlik kontrolü hatta üst-baş araması yapılması ihmal edilmez. Bu son derece önemlidir. Genel olarak ülke, adeta bir tiyatro sahnesi gibidir. Düşünce hayatı da bunun önemli bir parçasıdır.

Kolombiya’da; uyuşturucu işi, silah, şiddet-savaş lobilerine, Gladyo yapılarına nispetle çocuk sayılır. Ülkenin bir “Resmi İdeolojisi” vardır ve bu devlet ideolojisi kesinlikle kutsaldır. Ülkedeki tüm grupları, ırkları, kısacası insanları sıraya dizmenin bir kılıfı olarak işler. Kolombiya’da İç-mihrak (iç-düşman) o kadar çoktur, üretilmiştir ki; nerdeyse kıyamete kadar başka düşmana gerek kalmaz. Kendilerini Batı’lı zanneden Kolombiya’lılar, vatan-millet edebiyatıyla tüm ülkenin sorununu çözdüklerini düşünürler. Neredeyse tüm önemli devlet, sanat, düşünce adamları Avrupa’ya gider orada eğitim alır. Orada olabildiğince demokrat, liberal olan Kolombiya’lılar ülkelerine dönünce tam tersi düşünce ve kişiliğe bürünürler. Ayrıca ciddi ekonomik yatırımları da Batı’ya kaçırmayı ihmal etmez, öte yandan Dış-mihrak söylemini dillerinden düşürmezler. Ülke, bitik fakat mutlu insanlarla doludur.

El-Salvadorda; devlet, etle tırnak gibiyiz dediği kapı komşusu olan devleti ABD ile organize olarak yok etti. Yok edilmesinde en büyük rolü aldı. ABD’nin bölge çıkarı için Salvador’a yardım eden diğer bölge devletleri de yine aynı dinden hatta mezhepten yakın komşulardı. Salvador fakir bir ülke sayılmasına rağmen komşu ülkeyi yok etmek yıkmak talan etmek için diğerleriyle el ele verip 150 Milyar Doların çok üstünde para harcadı. Kültürel şifozreninin en üst düzeyde yaşanan ülkede en fazla anlatılan şeylerden biri; medeniyet, kültür, coğrafyanın aynı kültür modlarını paylaşması vb gibi söylemler oluşturur. Diğer taraftan ülkedeki düşünürler bu söylemler aracılığıyla, pazarlamasıyla çok büyük bir rant elde ederler. 

Panamada; bir insan her önüne gelene görevli, istihbaratçı dese; sadece yüzde 10 ila 30 arasında yanılma payı olur. İnsanlar kendilerini “Asker Millet” diye tanımlar. Akademisyenler Gladyo yapılara çalışır. Ülke medyası ülkenin en büyük etnik kimliğe sahip muhalefet partisini yıllarca ekranda göstermez. Batı’lı değerleri savunur. İfade özgürlüğü dahi her türlü özgürlük, kirli ilişkiler ağından filitre edilip geçmeden savunulmaz. Ülkenin en büyük ekonomi sınıfları-patronları; Gladyo yapıları finanse eder, şiddet-savaş lobilerinin finans desteğini el altından sağlar. Siyaseti halkı bastırmak için kullanır. Kendi ekonomik çıkarları için şeytanla masaya oturan bu rant merkezli oligarşik yapılar, örgütler; halkı her fırsatta karalar; vatan-millet için çalışmadığını, üretmediğini söyler. Ülkenin hiçbir ciddi siyasi sorununda rol almaz fakat iç-düşman üretiminde elinden geleni yapar. Sanat dünyası da tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi paralellik gösterir. Ülkede tesadüfen, kendi gayretiyle inayetiyle büyük sanatçı olabilmiş neredeyse bir kişi bile bulmak zordur. 

Kısacası:

Görüldüğü üzere Türkiye Latin-Amerika ile; ne şiddet-savaş lobileri, Gladyo yapıları etkisi bakımından, ne eğitim, ne kültürel(şizofreni), ne ekonomik(sınıf) alanlar, ne siyasal düşünce ve örgütlenme biçimi açısından -tabii ki- hiçbir benzerlik taşımaz.  

SERVET KIZILAY