Çocukluğumuzun Berberleri

5 mins read

 

Naim Güney
Naim Güney

Bundan elli altmış sene önce bizde, hemen her çocuk gibi tıraş olmayı pek sevmezdik. Berberlerin dükkânına girince limonlu kolonya kokusu alır, sanki tuhaf bir duyguyla çocukluk heyecanı yaşardık. Çünkü eski yıllarda, çarşı-pazarları, cami avlularını ve zaman zaman mahalle aralarını dört dönen berberler ayrıca bir doktor edasıyla diş çekerler, sünnetçilik ve hacamatçılık yaparlardı.

Çocukluğumuzun Berberleri 1Berberlerin o meşhur makaslarının sesi, şık şık şık diye kanarya gibi şakırdar, hiç susmazdı. Berber koltuktaki müşteri ile o arada futbol maçlarından, spor totodan ya da günlük siyasetten konuşurdu. O yıllarda elbette televizyon yoktu, terekteki lambalı radyo açılır, yurttan sesler ve ajans dinlenirdi. O yıllarda da çocuklar yine tıraş olmayı pek sevmez, nazlanır, ağlar veya kaçmak isterdi.

Tıraş olmamak için ne zaman huysuzluk etsek, saçımızı kestirmemiz için bizi büyüklerimiz ikna ya çalışır ve her seferinde, berberin oğlu ile kasabın oğlunun hikâyesini anlatırdı.

Çocukluğumuzun Berberleri 2Hikâyeye göre, kasapla berberin yaşıt çocukları varmış, bir gün, bu ikisi oğullarını güreştirmek, hangisinin daha güçlü olduğunu görmek istemişler. Kasap oğlu kilo alsın, güçlensin diye her gün et yedirmiş, berber ise her gün oğlunun saçlarını tıraş etmiş. Hikâye bu ya güreş zamanı gelmiş çatmış, berberin oğlu, kasabın oğlunu tuttuğu gibi yere çalmış, kasabın oğlunun göbeğini göğe getirmiş.

Bu hikâyeyi duyar duymaz, yeldir yepelek berbere koşardık. Berberler “nasıl olsun” diye sana hiç sormazdı;. O kafasına göre tıraş ederdi, O yıllarda çocuklar için bir tek saç modeli vardı.O da “Alaburus” idi.İlkokul ve ortaokul dönemizin vazgeçilmez saç modeli olan, “Alaburus” üç numara tıraştan daha uzunca, önde bırakılan kâkülün makasla düz kesimiydi.
Çocuklar berber koltuğuna oturmadan önce boyu uzasın, aynayı daha iyi görebilsin diye çırak koltuğun üzerine bir tahta parçası koyardı. Çocuklar biraz ürkekçe tahtanın üstüne kurulurdu. Daha sonra, Berber beyaz örtüyü, enseden fiyonk ederek boynumuza bağlardı, şimdinin çıtçıtlı, cırtlı önlükleri o yıllarda yoktu.
Koltuğun üzerine tahta konulması, ilkokuldan orta bire boylar iyice uzayana kadar devam ederdi. Ortaokul yıllarında, okulun ilk günü, İstiklal Marşından önce, okul müdürleri kılık kıyafetle ilgili konuşmasına başlamadan, muhakkak yeni tıraş olmuş olan bir talebeyi yanına çağırır, erkek öğrencilere saç kesimini örnek olarak gösterirlerdi. O çocuk gibi tıraş olmalarını isterlerdi. İşte o zaman “Alaburus”un ve berberin kıymetini daha iyi anlardık.
Bayram arifelerinde berberlerin müşterisi çok olur, o zamanda sabırla sıramızı beklerdik. Berberlerin o yıllarda sehpalarında, gazeteleri ve dergileri eksik olmazdı. Sıra beklerken günlük alınan o gazetelerin arkasındaki karikatürleri, çizgi romanları zevkle okurduk.
Bugün ise her şey gibi berberler de dönüşümü yaşadı, adları “Kuaför” oldu, çalışma şartları ve saç modelleri hepsi değişti, değişiyor da, ancak bize de düşen, berberlerimizin kaybolan o eski tarz çalışma hayatından küçücük bir kesiti sizlerle paylaşarak, kayıt altına almak görevi kalmıştı. Sağlıcakla kalın.

Naim Güney

Ordu yerel tarih araştırmacısı. Gazeteci, yazar.

"Tarih" geçmişle gelecek arasında köprü kurmaya imkan tanır ve dün ne olduğumuz, gelecekte ne olabileceğimize dair bize fikirler verir"

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.